Soracak çok sorum vardı İsmail Uygur'a
6 ay önceydi…
Torbalı’da en yeni muhabirlerdenim. Her konuya merakım, her kişiye soracak sorum vardı. En çok da İsmail Uygur’a.
Belediyenin meclis toplantılarını takip etmeye başlamıştım yeni yeni. 2020 Mart ayı meclisine gittim. O günün en önemli gündem konusu belediyenin 800 trilyon kredi istemiydi. İsmail Uygur’u ilk kez o gün yakından gördüm. Beklediğimden daha heybetliydi. Sık sık öksürüyor, su içiyordu.
Meclisten bir kaç gün sonra İsmail Uygur’un evi yandı. Uygur ve 6 kişi hastaneye kaldırıldı. O günden sonra hiçbir şey yolunda gitmedi. İsmail Uygur günlerce hastanede kaldı. Ziyaretçisi çok oldu.
18 Nisan gecesi acı haber geldi.
Tüm Torbalı sarsıldı İsmail Uygur’un ölümüyle. Kimi çok üzüldü kimi sevindi. Ölüme neden sevinilir anlamam doğrusu. Benim aklımda hep meclisteki kahverengimsi ceketiyle öksürdüğü an…
19 Nisan günü Torbalı’da hiç şahit olmadığım bir sessizlik vardı.
Hava kasvetliydi. Her ölümde ayrı bir kasvet çökmez mi zaten. Demiştim ya İsmail Uygur’u hiç o kadar yakında görmemiştim diye. Meğer tabutunun başında duracağım aklımın ucundan geçmemiş bunu düşünürken. Cenazeden çok bir BAŞKANIN cenaze töreniydi şahit olduğum. Bir vatandaş, bir kadın, bir muhabirdim o an. BKM’deki resmi törenden camideki namaza, mezarlıktaki son vedaya kadar şahit oldum hepsine. Cenaze töreninde eşi ve kızının acısına, oğlunun omuzlarındaki yüke şahit oldum. Yazarken bile ellerimin titrediği mezarlıktaki o an tüylerimi diken diken ediyor hala. Ayfer Hanım’ın küçük yaşta vefat eden kızının mezarında “Baban yanına geliyor” diye haykırışı…
“Büyük Başkan”a vedanın üstünden tam 6 ay geçti.
Torbalı’da gezdikçe iletişime geçtiğim insan sayısı arttıkça İsmail Uygur ile tanışmadan vefat edişi daha çok üzmeye başladı. Hem bir başkan hem bir gazeteci kaybetmişiz meğer. Müthiş bir bilgi birikimi, müthiş bir hazine… Torbalı’daki yabancılığıma, meslekteki acemiliğime, doğruya, yanlışa cevap bulacaktım belki de…