Adem Örengül

Şirketlerde kurumsallaşmanın önemi

Adem Örengül

Dünya ekonomisinin itici gücü özel sektördür. Özel sektör bir yandan dünyayı değiştirirken diğer yandan da bu değişimleri takip etmekte, pek çok arayışa ve yeniliğe yönelmektedir. Bu dönemde kurumsallaşma, işletmeler için vazgeçilmez bir süreç halini almıştır.

Kurumsallaşma; bir işletmenin, faaliyetlerini kişilerin varlığına bağımlı olmadan sürdürebilmesini ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapı oluşturması olarak tanımlanabilir. Bunun temel amacı, firmanın patron, yönetici, kritik personel vb. kişilerden bağımsız hale gelmesi ve sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bu, işletmenin önemli noktalarında insanın olmayacağı değil, fakat onlar olmadığında aksama yaşanmadan her şeyin kaldığı yerden devam edebilmesi anlamına gelir. Bugün işletmelerde patron ağırlıklı bir yönetim anlayışının yetersiz kaldığı, yönetimde ağırlık noktasının ekip çalışmasına kaydığı, kişiye bağımlılığın en aza indirgendiği bir anlayışı bir gerçektir. Kurumsallaşma, işletmenin bir sistem haline gelmesidir. Kurumsallaşma firmanın tamamen profesyonellere terk edilmesi, kontrolün elden çıkartılması değil, şirketin kuralları, standartları, prosedürleri, kendisine özgü değerleri, iş yapma usul ve yöntemleri, çalışma biçimleri olması ve kişilerden bağımsız kalması, yetki ve sorumlulukların dağıtılması, profesyonel bir yönetime geçilmesi, aile ve iş ilişkilerinin birbirinden ayrılması demektir.

Kurumsal bir firmada sistem, kişilere bağlı kalmadan kendi kendine yürür. Yani müdürün izne ayrıldığı bir haftada işler arapsaçına dönmez, yâda bir ustanın hastalandığı gün, işlerin yetiştirilememesi gibi bir durum olmaz. Herkesin işi bellidir ve sorun yaratabilecek durumların alternatifi vardır. Önemli olan iştir, görevdir. İşe göre eleman alınır, elemana göre iş yaratmaya çalışılmaz. Böyle bir firmada müdürler hatayı önce sistemde ararlar.

Ülkemiz ’deki yaklaşık 850 bin işletmenin, 840 bini küçük işletme, 8 bini orta ölçekli işletme, 2000 adedi ise büyük işletmedir. Türkiye’de kurulan bu işletmelerin maalesef büyük bir kısmı sistemli, planlı bir yapı ile kurulmazlar. Bunların çoğu da aile şirketleridir. Belirli bir büyüklüğe kadar kurucu ve çevresindeki az sayıda çalışanı ile hızlı ilerleyen işletmeler, büyüdükçe daha büyük sorunlarla karşılaşırlar. Başlangıçta, büyümenin ne zaman gerçekleşeceği ve bu durumda neler yapılacağı hakkında planları bulunmadığından, sorunlar ortaya çıktıkça tek tek çözülür ve işletme yoluna devam eder. Ancak bütüncül ve sistemli bir yaklaşım olmadığından, işletme zamanla kontrolü zorlaşır. Bunun yanında, kurucuya ortağa bağlı olarak hayatını sürdüren işletme, ondan uzaklaştığında veya onu kaybettiğinde krize girer ve biter. Hiçbir şirket sadece aile fertleriyle yönetilemez. Yönetilmeye çalışılırsa yönetim zaafları doğar. Profesyonel yöneticilerle çalışmak, takım oyunu oynamak ve çalışanlardan verim almak meziyet ister. Kurumsallaşma, belirsizliği ortadan kaldırır, verimliliği artırır, profesyonelleşmeyi ve kendi kendine denetimi sağlar.

İşletmelerin gelişmesi, uzun ömürlü olması ve kuşaktan kuşağa geçmesi için, kurumsallaşma zorunludur. Kurumsallaşmanın olmayışı şirketlerin ikinci kuşaktan sonra ömrünü tamamlamalarına neden oluyor. Türkiye’de özellikle aile şirketleri, ikinci kuşakta çözülüp dağılmaya başlıyor ve bu şirketlerin sadece yüzde çok azı üçüncü kuşağa geçebiliyor. Genellikle aile işletmelerini birinci nesil kurar, ikinci nesil miras alır ve durumu idare eder, üçüncü nesil ise bitirir. Kuramlaşsa bile aile şirketlerinin ancak yüzde 2’si, 3. kuşağa ulaşabilirken, kurumsallaşamayan diğerleri yok olmaktadır. Yapılan araştırmalarda kurumsallaşamayıp yok olan aile şirketlerinin, yüzde 50 sinin kardeşler arası anlaşmazlık, yüzde20 sinin kardeş-yeğen-kuzen çatışması, yüzde 20 sinin miras kavgası, yüzde 6 sının aileler arası kavga, yüzde 4 nün ise aile içi çatışma nedeniyle yok olduğu anlaşılmıştır. Başka bir araştırmaya göre, Türkiye’nin en eski 50 şirketinden kurumsallaşarak dağılmadan 4. kuşağa geçebilen şirket sayısı 3’tür. Diğerleri ise, ya dağılıp bitmiştir, ya da henüz 4. kuşağa gelebilecek kadar eski bir şirket değildir. Ülkemizi Dünya ile karşılaştırmak gerekirse; Fransız Chateau de Goulaine şirketi 1005 yılında, İtalyan Barone Ricasoli şirketi 1115 yılında ve 2 Japon firma biri 578 yılında diğeri 718 yılında kurulmuş olup, tam 40-50 kuşak yönetmiştir.

Sonuç olarak, insanın özel hayatında duygusallık ön planda olabilir, ancak iş hayatında kurallar hâkim olmalıdır. Başarının temel kuralı ise planlı çalışmaktır. Başarı hiçbir yerde tesadüfî değildir; planlı bir çalışmanın ürünüdür. Hangi gün ne yapacağı belli olmayan, nerede sabah orada akşam bir hayat yaşayan bir insanın başarılı olması düşünülemez. Nokta.. Bu konudaki sorularınızı “[email protected]” dan sorabilirsiniz..

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları