Adem Örengül

Kurumlaşmaya çalışan faktörü

Adem Örengül

Amerika Birleşik Devletlerinde ismini yazmak istemediğim bir firmanın başına ülkesinde başarılı omu bir Hindistan’tan yönetici atanıyor.

Ancak bu başarılı yönetici, çalışanların hiç de alışık olmadığı bir üslupla, onlara davranıyormuş. Hintli yönetici, hataları ya da eksiklikleri karşısında elemanlarını sık sık sesini yükselterek, hatta azarlayarak uyarmaya ya da yönetmeye çalışınca, işler farklı bir boyut almış. Departmanda her şey kötüye gitmiş. 2 eleman istifa etmeye kalkmış, verimlilik düşmüş ve sonuçta o yönetici görevinden alınmış. Bunları neden yazdım; Ülkemizde de iş yeri sosyolojisi ile ilgili çatışmalardan söz açılınca, kadınların cinsel kimlikleri nedeniyle yaşadığı ayrımcılık tartışılır. Ancak iş yerinde bir de kuşak farkı sorunu var. Bu sorun, giderek diğer bütün sorunların önüne geçiyor. Firmadaki farklı kuşaklar arasındaki kültürel ve psikolojik farklardan doğan çatışmalar, gün günden daha da büyük önem kazanıyor. Sonuçta bu sorunlar büyüyüp, eski kuşağın yeni kuşağı yönetememe sorununa dönüşüyor. Aynen Hintli yöneticinin yaşadığı sorun gibi. Eski bilindik yöntemlerle, gençleri o iş yerinde tutmak, onları verimli kılmak, motive etmek ve çalıştırmak çok zor artık.

Bu nedenle özellikle biz yöneticiler, günümüz kuşağı ya da yeni jenerasyonu çok iyi analiz etmeliyiz. Onların dilini, kültürünü, davranışlarını ve alışkanlıklarını iyi bilmemiz lazım. Aksi halde bu kuşağı yönetmemiz, bizim için çok zorlaşacak. Bu gençlerden kaçış da yok, çünkü iş dünyasında onların nüfusu giderek artıyor. Düşünsenize, Türkiye nüfusunun yüzde 35-40 nı oluşturuyorlar. Sadece bu yönüyle de bakmayın; yakın bir gelecekte, hizmet ve ürünlerinizin en büyük tüketicisi de yine bu kuşak olacak.   .

Hintli yönetici belki kendi ülkesinde, Hintli çalışanlara bağırabiliyor ve bundan istediği yönde bir sonuç alabiliyordu. Ama Amerika Birleşik Devletlerinde başarısız oldu. Bazı filimler de orkestra şefi orkestralarını yönetirken, müzisyenlere bağırıyorlardı. O devir kapandı artık. Şimdi bu tür yöntemler size iyi sonuçlarla geri dönmüyor, aksine kötü sonuçlarla geri dönüyor. Bu nedenle geçmişte iş görmüş yöntemler, günümüzde de iş görecek diye bir kural yok. O halde kendimizi silkeleyip, çürük meyvelerimizi düşürme ve yeniden çiçek açıp meyve verme vakti hemen şimdi.

Artık firma yöneticileri yüksek egolu ve otoriter yönetici davranışının, yeni dünyada yeri yoktur. Birlikte çalıştığınız çalışanların neden azarlanmaması gerektiğini ortaya koyan nedenlerden başlıcaları;

– Sesinizi yükselterek uyarmak, aşağılamak ve küçük düşürmek olarak görülebilir. Elemanınız yanlış yapabilir. Sonuçta hata iş hayatının en normal unsurudur. Elemanınızı bu konuda uyarırken, sesinizi yükseltmeniz, bağırmanız ya da azarlamanız karşı taraf için küçümseyici, cezalandırıcı ve aşağılayıcı bir tutum olarak görülür. Bu tür bir davranışı rutin hale getirdiğimizde, çalışanların verimliliği düşebilir, daha başarısız olmaları muhtemeldir.

-Sadık değiller, kolay istifa ederler, çalıştığı firmadan önce, kendi sosyal hayatını, arkadaşları ve ailesiyle olan ilişkisini ön plana koyar. Şirkete herhangi bir bağlılık duyguları yoktur. Canını sıkan bir mesele olduğunda, çok kolaylıkla istifa eder ve başka bir iş arayışına girer. Bu durum dünyada da böyle ülkemiz ’de de böyle. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki önemli bir yüzdesi bir firmada 1 yıldan fazla çalışmanın fazla olduğuna bile inanıyor.

-İşinden ve gelirinden çok ailelerinin desteğine güvenirler. Genç kuşağın önemli bir yüzdesi, ekonomik olarak hala ailelerinde bağımlıdır, onların desteğine güvenirler. Sosyal yaşantımı ve ‘özel ilişkilerimi etkileyecek hiç bir işte çalışmam’ diyenlerin oranı yüzde 50’ler de.

-Bir şeyin zorla dikte edilmesinden hoşlanmıyorlar. Türkiye’de 25 milyonu aşkın genç var ve bu grubun %80’i kentlerde yaşıyor. %12’si üniversite mezunu ki bu diğer kuşaklara göre çok yüksek bir rakam. Bir genelleme yaparsak, kentli, eğitimli, trend yaratan, sosyal statüsü orta ve orta üstü gençlerden oluşuyor. Dolayısıyla yokluktan değil, ekonomik anlamda ağırlıklı olarak daha rahat orta sınıf ailelerden gelirler. Anne babaları onlara karşı daha koruyucu, daha nazik yaklaşmıştır. Önceki kuşaklar gibi sürekli suçlanarak, cezalandırılarak yetiştirilmiş değiller. Anne babaları onlarla iletişimlerinde diyaloğa daha önem vermiştir. Bu kuşaktaki çocuklarının ne isteyeceğini, neyi seveceğini ve neyi tercih edeceğini anne babaları dikte etmez. Kendileri seçerler. Bu nedenle yine yapılan araştırma raporlarında, bu kuşağın bencil ve özgüveni yüksek olduğu saptaması yapılır.

Aslında bu konu uzun uzun yaza biliriz. Benim sayfam doldu. Özetlersek; çalışanın (Benim bu konuda Çalışmam var.) işine ve işyerine entegresi nin sağlanması maksimum verimlilik için önemlidir. Kurumlaşma kalifiye personel olgusundan ibarettir. Bunu için [email protected] adresine yaza bilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları