Ali Haner

BABAM

Ali Haner

“Bir baba diyenin sesini duysam ah çekerim

Yokluğun çöreklenir üstüme hüzünlenirim…”

Ne kadar güzel söylemiş Ataol Behramoğlu.

Baba demek, ne güzel bir kelimeymiş meğer…

Baba demeyeli kaç yıl oldu acaba?

Vedalaşmadan, eller üzerinde, son gidişin…

Yörük mezarlığına.

İşte o günden beri dilime yabancılaştı bu kelime.

Oysa baba demek ne güzelmiş.

“insan her şeye alışıyor da, varlığına alıştığı kişinin yokluğuna alışamıyor…”

Ben de hala alışamadım.

Başındaki kasketi, omuzundaki poşusuyla hep gözümün önünde.

Benim babam, demokratların Servet Efesi, Yazıbaşılıların Servet Çavuşu…

Şimdi bizler baba olduk, dede olduk, yaşlandık…

Ama baba sevgisi hiç bitmiyor.

Hani şair demiş ya:

“Arkamda bir dağın yıkıldığı gündü,

Seni kaybettiğim gün… BABAM.”

İnsan babasını kaybettiğinde çok şeyini kaybediyor…

“BABAN GİDERSE

Başı dumanlı dağın gider

Atan gider, sırtın gider.

İki kapılı bu handa

Menzile erişen yolun gider.

BABAN GİDERSE

Darda yetişen elin gider

Aklın gider, canın gider.

Şu dağlanmış yüreğinde

Çocuk kalan yanın gider.

BABAN GİDERSE

Öpülecek elin gider.

Bayramlar gider…”

Benim babam o kuşak babaları…

Çok zorluklar, yokluklar, acılar çektiler…

Hep dişleriyle, tırnaklarıyla tutundular hayata.

Bugün, bizler biraz rahat yüzü görüyorsak, onların fedakârlıkları sayesindedir.

Onlar, anneler günüymüş, babalar günüymüş bilmediler, görmediler…

Denizmiş, plajmış, tatilmiş, sanatmış, edebiyatmış bilmediler, görmediler…

Yemediler yedirdiler, giymediler giydirdiler ve sadece hayata tutunabildiler o kadar…

Hayatları tütün tarlalarında geçti, zifir, katran, acı ve ter içinde…

Şimdi bir sürü özel günler var, babalar günüde var.

Ama babalarımız yok.

Köye gittiğimde gözüm hemen muzaffer’in kahvesinin önüne kayar. Hep orada görürdüm babamı. Başında kasketi, omzunda poşusuyla…

Gözüm arar ama göremez, artık yok.

“Meğer ne çok yanarmış canı, insanın baktığı yerde göremeyince görmek istediğini.”

Hayatın gerçeği bu…

Sevdiklerin de gidiyor bir gün…

Can yücel ne güzel ifade etmiş baba sevgisini:

“Hayatta ben en çok babamı sevdim

Koşuştururken ardından o uçmaktaki devin

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, can evim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.”

Sizleri bugün biraz hüzünlendirdim, belki biraz da geçmişe götürdüm.

Şimdi biraz da tebessüm etmenizi istiyorum.

-Babam öldü, demiş Temel.

İlyas sormuş:

-Neden öldü?

-Apartmanın sekizinci katının balkonundan düştü.

-Eyvah parçalandı mı?

-Yok, girişteki bakkalın tentenesine düşünce oradan havalanıp karşı apartmana yöneldi.

-Apartmana mı çarptı, nasıl oldu?

-Yok, karşı apartmanın balkonunda çamaşırlar asılı idi. Çamaşır ipine vurup fabrikanın bahçesine düştü?

-Orada mı öldü?

-Hayır, fabrika çelik yay fabrikası, bahçedeki yaylar sayesinde havalandı yeniden…

-Peki sonra?

-Sonrası ne! Baktık ki yere inmiyor, biz de vurduk onu.

Babalar günü vesilesiyle tüm babaları selamlıyorum.

Babalar gününüz kutlu olsun.

Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları