Ali Haner

Darbeler ve demokrasi

Ali Haner

Berber hoş- beşten sonra Evren’i koltuğa oturtmuş: saça söyle bir baktıktan sonra başlamış sormaya:

-Paşam iyi yaptınız da bu demokrasi ne zaman gelecek?

Evren kısa ve öz yanıtlar veriyormuş;

-Planlı – programlı bir şekilde gidiyoruz.

-Paşam, demokrasi takvimi ne zaman işlemeye başlayacak?

-Her şeyin bir zamanı var.

Vali soru sormaması için berbere kaş- göz işareti yapıyor ama dinletemiyormuş.

-Paşam demokratik seçimler olacak mı, partiler seçime katılacak mı?

Son soru Evren’i çileden çıkarır.

-Sen demokrasiyle neden bu kadar ilgileniyorsun? Diye gürler.

Ama traşın da sonuna gelinmiştir. Berber valiye daha sonra soru sorma nedenini şöyle açıklar:

-Efendim Evren Paşa’ya demokrasi deyince saçları diken diken oluyor. Dolayısıyla kesmesi de çok kolaylaşıyor.

Kıssadan hisse; Darbeler demokrasiyi hiç sevmezler.

Demokrasiler de darbeleri kabul etmezler. Yani, demokrasi ile darbe yan yana olmaz.

Demokrasiyi, bütün kurum ve kuruluşlarıyla yaşayan, demokrasiyi kurumsallaştıran Batı Avrupa ülkelerinde bırakın darbe yapmayı, belki de bu ülkelerin literatürlerinde darbe kelimesi bile yoktur.

Halkımız darbeyi önledi ve demokrasiye sahip çıktı.

Şimdi siyasilere görev düşüyor. Darbelerden ilelebet kurtulmak için demokrasimizi tam olarak yerleştirmek ve kurumsallaştırmaktır.

Demokrasilerde her şey hukukun içinde kalınarak şeffaf bir şekilde yürütülür.

Liyakate önem verilir. Yani görev hak edene, ehline verilir.

Tarikatına, mezhebine, ırkına, kılığına, kıyafetine, fesine, cübbesine bakılmaz.

Bunlara bakılarak hareket edilirse adlanılır.

Hikaye bu ya…

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.

Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.

Ve ona sorar: Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?

Derviş kendini savunur:

Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.

Bunun üzerine Hz. Süleyman Kuşa döner ve der ki:

Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikayet ediyorsun.

Kuş kendini savunur.

Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.

Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.

Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın diye emreder.

Kuş o anda:

Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın diyerek öne atılır.

Neden diye sorar Hz. Süleyman.

Kuş sebebini şöyle açıklar:

Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar…

Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın…

Ne demiş şair;

“Ne giyip ne taktığın umurumda değil,

En pahalı elbise de olsa üzerinde,

İnsanlığı giymedikten sonra ÇIPLAKSIN gözlerimde…”

İnşallah darbelerin hiç olmadığı, daha demokratik, daha özgür günlerde yaşamak dileğiyle…

Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları