Ali Haner

EN SON UMUT ÖLÜR

Ali Haner

Ayı: “Bu yıl armut bol olacak” demiş.

“Nereden biliyorsunuz?” diye sormuşlar.

“Öyle umuyorum” demiş.

Ummak, umut etmek, umut…

Hani en amansız hastalığa yakalananlar için bile, “çıkmadık candan umut kesilmez” denir ya…

Bir Rus atasözü de “en son umut ölür” diyor.

Umut, insanların yaşama nedenidir.

Parasını, malını, işini kaybeden bir insan çok şeyini kaybetmiştir.

Ama umudunu kaybeden insan her şeyini kaybetmiştir.

Bilinen hikayedir.

Küçük balık, yiyecek bir şey sanıp süratle atıldı oltaya.

Önce müthiş bir acı duydu dudağında… Sonra hızla çekildi yukarıya.

Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü. Neye benzerdi acaba gökyüzü. Balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu ve küçük balık anladı yolun sonunun geldiğini. Koca denizlere sığmazdı, oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende, cansız dostlarına değiyordu ister istemez. Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine. Yavaşça karardı dünya; başı da dönüyordu. Son kez düşündü derin maviyi, beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.

İşte tam o sırada eğilip aldım onu, yürüdüm deniz kenarına. Bir öpücük kondurdum başına. Sade bir törenle saldım denizin sularına. Bir an öylece bakakaldı, sonra sevinçle dibe daldı gitti.

Teşekkürü de ihmal etmemişti, birkaç değerli pulunu avuçlarımda bırakarak. Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme:

“Neden yaptın bunu?” diye sorar gibiydiler.

“Bir gün” dedim, “Bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük balık kadar çaresiz, son ana kadar hep bir umudum olsun diye.”

Cervantes, “hayatın olduğu yerde her zaman umut da vardır” diyor.

En beklenmedik zamanda, en umulmadık yerden boy verebilir yepyeni bir yaşam…

Ne kendinden umut kes, ne de hayattan…

Hani, düşman donanması Çanakkale açıklarına yığılmış, Marmara’ya ha girdi ha girecek. Padişah da divanı toplamış harita üzerinden çare arıyor.

Çocukluğunda padişaha hocalık yaptığı için “Lala” unvanıyla anılan yaşlı vezir aklına geleni söylüyor: “Hünkarım, deryayı yakarsak geçemezler.”

Padişah şimdi ne desin bu lafa?

Bezgin bir halde yaşlı vezirin yüzüne bakmış. Kendisinde emeği olduğundan kırmak da istemiyor. Öfkesini zapt edip “Yahu Lala” demiş. “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Hiç deniz tutuşur mu?

Terslenen Lala gönlü kırık, boynu bükük cevap vermiş:

“İhtimaldir Padişahım. Belki derya tutuşa…”

Mevlana diyor ki; “Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! Çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.”

Son yıllarda…

İnsanlarımız, yarınlarından umudunu kesmiş, siyasi bir bıkkınlık, bir yılgınlık, bir demokrasi yorgunluğu içersinde.

Ne diyor Nazım Hikmet:

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma:

Aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”

Meksika’nın çok güzel bir atasözü vardır:

“Bizi gömmek istediler ama bilmiyorlardı ki biz tohumduk…”

Hz. Mevlana da şöyle diyor:

“sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük:

Bir başka bahar için, sadece yaprak döktük.”

Minik bir fıkra ile yazımızı noktalayalım.

İki Trakyalı Bulmaca çözüyormuş.

Birisi:

-Dört arfli bir kümes ayvanı ne?

“Oroz” be ya.

-Dur yazmayalım “indi” de olabilir.

Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Çerez Bildirimi

Sitemizde, daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmak ve deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla, Gizlilik Politikası, Çerez Politikası ve KVKK Aydınlatma Metni sayfalarında belirtilen maddelerle sınırlı olmak üzere ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde çerezler kullanıyoruz.