Akrep, kurbağayı ikna etmiş:
“Bak kurbağa kardeş, seni sokarsam, ben de seninle birlikte suya gömülür, boğulurum!”
Kurbağa, akrebin verdiği teminata kanmış, akrebi sırtına almış, başlamış yüzmeye, tam Dicle’nin ortasına gelmişler, akrep akrepliğini yapmış, kurbağayı sokmuş…
Kurbağa son nefesinde inlemiş:
“Hani söz vermiştin!”
Akrep başını sallamış:
“Kusura bakma, burası Ortadoğu!”
Evet, Ortadoğu işte böyle bir bölge…
Mezhep savaşlarının, etnik savaşlarının, petrol savaşlarının hiç bitmediği ve bitmeyeceği bir coğrafya…
Fakat dikkat ederseniz, emperyalist ülkelerin burada savaşan, ölen askerleri yoktur.
Uçak gemileri, uçak filoları, son teknoloji ölüm makinaları falan vardır.
Savaşmak ve ölmek işini, bölgedeki örgütlere, taşeron gruplara, sana bana yaptırırlar…
Kendi askerine, insanına zarar gelmesin.
“Hem ağzım tatlansın, hem karpuzum kesilmesin.”
Politikaları da hep aynıdır: “Tavşana kaç, tazıya tut.”
Emperyalist ülkelerin, bölgeye huzur gelsin, demokrasi gelsin gibi bir dertleri, bir niyetleri yoktur.
Onların bir tek düşünceleri vardır: “çırakları ve menfaatleri.”
Amerikan üst düzey bir yetkili şöyle diyor:
Amerika’nın dostu diye bir şey yoktur. Menfaatleri vardır. Bizler de Amerika’nın menfaatleri için çalışırız.”
Yıllarca “Amerika bizim dostumuzdur.” Masallarıyla uyutulduk.
Masallara kanmayan, uyumayan yurtsever gençlerimiz de vardı. Onlar Amerikan emperyalizmine karşı bedel ödeyerek mücadele ettiler.
Amerikan 6. Filosuna karşı demokratik tepkilerini, onurlu direnişlerini gösterdiler. Onların mücadelesini bugün hala anlamayanlar var…
Şimdi gelinen noktada, o yurtsever gençlerimizin ne kadar haklı olduklarını, yaşanmakta olan olaylar ortaya koyuyor. Büyük devlet adamı ismet İnönü şöyle demiş:
“Büyük devletlerde ilişki, ayıyla yatağa girmek gibidir. Çünkü ayı severken bile pençeleriyle yaralar.”
İşte bu Ortadoğu bataklığında biz de askerimizi Suriye’ye soktuk. Savaşa girmek kolaydır ama, ne zaman, ne şartlarda, nasıl çıkılacağı meçhuldür.
İnşallah en az zararla çıkarız.
Baş komutan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözü ne kadar güzel…
Tam bugünler için…
Bugünkü yazımızı da bir fıkra ile noktalayalım.
Karınca ile fil birbirlerine aşık olur. Dostlarının bütün karşı çıkmalarına rağmen, onları dinlemeyip evlenirler.
Fakat talihsizlik bu ya…
Zifaf gecesi sevişirken, koca fil birden fenalaşarak kalp krizi geçirip ölür.
“Allah kahretsin” der karınca “Bu da reva mı yani? Beş dakikalık bir zifaf yap… Sonra da işin yoksa hayatın boyunca mezar kaz dur!”
Tekrar buluşabilmek umuduyla esen kalın.