TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) Gaziemir’deki fabrika arazisinde yaptığı ölçümlerde 70 yıllık üretime ait “100 bin ton” (!) nükleer atık tespit eder. Birkaç yüzeysel yaptırımın fayda etmediği, üretimin sürmesinden anlaşılmaktadır. Bu arada Gaziemir’deki arazi çevresinde, basın haberlerine göre, çocuk düşükleri, astım, nefes darlığı, kanser vakaları giderek artmakta, çevrede hayvan ölümleri görülmektedir. Sözün özü; insanlar, hayvanların bile yaşayamadığı bir yere mahkûm durumdadırlar. Bir başka uzman iddiası ise; bu bölgenin İzmir için bir Çernobil’den farksız olduğudur. (Ukrayna’da Çernobil Nükleer Santral patlaması 1986) Durum böyle iken, Torbalı halkı zehir atıklarını solumakta, verimli tarım arazileri ve yer altı suları tehlikeden nasibini fazlasıyla almaktadır. Bunlar da yetmezmiş gibi, şimdi de Torbalı’ya bir “akü atık fabrikası” kurulacak. Bilin bakalım nereye? Kışın günde ortalama 30 tır sebzenin, yaz mevsiminde ise daha fazla miktarda yazlık sebzenin İstanbul, Ankara, İzmir toptancı hallerine nakledildiği Ahmetli ve Yeniköy arasındaki verimli tarım topraklarına. Yörede görüştüğüm üreticiler bu toprakların Türkiye’nin 3 te 1 ini doyurduğunu belirtiyorlar. Yani zehir sadece Torbalı halkını zehirlemekle kalmayacak. Şimdi sormayalım mı? Gaziemir’i kurtardınız da Torbalı’yı mı feda ediyorsunuz? Geçen ay, yağmur altında, muhtarlar ve köy halkının katılımıyla durum protesto edildi. Ben de oradaydım. Etkili olduğunu hiç sanmıyorum. Uygar bir ülkede bu iş köşe yazarlarına, muhtarlara, yöre halkına bırakılmaz. Doğacak tehlikeden, üretici kadar izin veren de sorumludur. Devlet bu konuları ilgili organları aracılığıyla düzenler. İnsana ve doğaya zarar vereceği bilimsel olarak kanıtlanmış ürünlerin imalatında gerekli önlemi alır. İzinler kişiye göre ya da rant olarak değil, kamu ve doğa çıkarları gözetilerek verilir. Burada Kaymakamlık ve Belediye yetkililerine görev düşmelidir. Ticaret Odası bu kötü duruma müdahale ederek, başarılı çalışmalarına bir yenisini eklemelidir. TAEK’in İzmir temsilcisi Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü göreve çağırılmalıdır. Ancak bu yolla, halkta yer etmiş olan “işler yukarıdan hallediliyor” kuşkusu giderilebilir. Kesinlikle hafife alınmaması gereken güncel bela “Coronavirüs” geçici kötü bir moda gibi ömrünü kısa sürede tamamlayacaktır ancak, ilçemize kurulması planlanan “akü atığı” ve “balık yemi artığı” işleyeceği öne sürülen fabrikaların önümüzdeki yıllarda yol açacağı sorunlar Çernobil’den ne kadar hafif olabilir? Kişisel temizliğe özen gösterip uyarıları önemseyerek Coronavirüs’ten korunmak mümkün gözüküyor. Lâkin, toplum ve çevre sağlığını uzun yıllar boyu olumsuz etkileyeceği bugünden belli olan uygulamaları engellemek için korkarım daha fazlasını yapmak gerekir. Artık, günlük yaşamaktan vazgeçip, toplum ve ülke geleceğinin ön plana alındığı izlenimi uyandıracak gerçekçi uygulamalar görmek istiyoruz. Öğrencilere ve halka kumanda pillerinin bile çöpe atılmayıp özel kaplarda toplanarak değerlendirilmesi öğütlenirken; Türkiye’nin 3 te 1 ine yaz kış sebze gönderen verimli toprakların, bu toprakları besleyen yer altı sularının ve burada nefes alan tüm canlıların fabrika atıklarıyla zehirlenmesini ve çevre kirlenmesini önlemek öncelikle yetkililerin sorumluluğudur, görevidir. Bu önemli görevin yerine getirileceğine inanıyorum ve tüm yöre halkı gibi ben de bekliyorum. Saygılarımla.