Şimdi de sen geldin, hoş geldin 2018…
Eğer dünyada artık açlıktan ölen insanlar olmayacaksa, çocuklar bir dilim kuru ekmeğe muhtaç olmayacaksa, o çocukların anaları babaları çöp tenekelerini karıştırmak zorunda kalmayacaksa hoş geldin.
Tüm dünyada silahlar betona gömülecekse, emperyalist güçler mazlum ulusların kendi kaderlerini tayin etme haklarına saygı göstereceklerse hoş geldin.
Eğer kendilerini dünyanın jandarması gibi gören emperyal güçler yeni yeni terör örgütleri kurulmasına destek olmayacaksa, mevcut terör örgütlerine silah yardımında bulunup mazlum insanların yaşadığı ülkeleri kan gölüne çevirmekten vazgeçeceklerse hoş geldin. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözünü tüm dünya ülkeleri benimseyecek ve dünya barışı gerçekleşecekse hoş geldin.
Dünyalar güzeli Türkiye’me gelince; eğer demokrasi tüm kural ve mekanizmalarıyla gerçekleşecek ve yaşanacaksa HOŞ GELDİN.
Enflasyon tek basamaklı rakamların en alt sıralarına inecekse, eşit işe eşit ücretlendirme yapılacaksa, pastanın payı adaletli bir şekilde dağıtılacaksa hoş geldin.
Namuslular en az namussuzlar kadar cesaretli olacaksa, dürüst politikacı ve dürüst bürokrat özlemi gerçekleşecekse, örneğin; ayakkabı kutuları sadece içine ayakkabı konulacak eşyalar sınıfında kalacaksa hoş geldin.
Hastanelerimizin acil servislerinde kırmızı ışık uygulamasına gerek kalmayacak ve sağlık hizmetleri gerçek anlamda “ücretsiz” olacaksa hoş geldin.
Hasta yakınları doktorlarımızı, eski eşler boşandıkları eşlerini, cinnet geçiren babalar öz evlatlarını, otopark görevlileri restoran müşterilerini, trafik magandaları tartıştıkları sürücüleri kurşuna dizmeyeceklerse hoş geldin.
Milli Eğitim’de bir yıl içinde birkaç bakan, dolayısıyla koskoca bir sistem baştan aşağı değişmeyecekse, vatandaşın en kıymetli varlığı, gözlerinin bebeği olan çocukları deneme tahtası olmayacaksa hoş geldin.
Canım ülkemin dünyada çocuk istismarı ve tecavüzlerinde ilk sıralarda, eğitim başarılarında ise son sıralarda olduğu gerçeği tersine dönecekse hoş geldin.
Siyasi liderlerimiz mikrofonu eline alıp, tek kale maç yapar gibi ağzına geleni söylemek yerine, diğer demokratik ve uygar ülkelerde olduğu gibi, televizyon kanallarında ve halkın önünde tartışma programlarına katılmayı halkımıza saygı olarak görüp gereğini yapacaklarsa hoş geldin.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Adalet Sistemi, uzun yıllar olduğu gibi, tekrar ülkede vatandaşın en çok güvendiği kurumların başında yer alacaksa elbette hoş geldin.
Ülkeyi yönetenler hiçbir terör örgütü ya da dış güçlerin aldatamayacağı kadar uyanık olacaklarsa hoş geldin.
KHK ve OHAL gibi demokratik oldukları tartışılır uygulamalar son bulacaksa tabi ki hoş geldin.
Bugün ak dediklerine yarın kara diyen siyasilerimiz, gerek iç ve gerekse dış politikada onurlu ve omurgalı, ilkeli bir duruş göstereceklerse hoş geldin.
Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını bir alt mahkeme uygulayacaksa hoş geldin.
Basın özgürlüğü konusunda, tutuklu yargılanan gazetecilerin sayısını en aza indirerek batılı ülkelerin ağzını kapatabileceksek hoş geldin.
Yok eğer bunlar gerçekleşmeyecekse; gelsen ne yazar, gelmesen ne yazar sevgili 2018?
Başta da söylediğim ya, doğduğumdan beri 62 tanesini gördüm senin gibilerin. Öncekilerden iyi bir farkın olmayacaksa eğer, sen bir rakam değişikliğinden başka bir anlam taşıyamazsın.
Haksız mıyım sevgili okurlarım?
Saygılarımla.
