Armağan Kars

OKULLAR NEREYE ?

Armağan Kars

Bu sözleri, henüz görevde olan meslektaşlarımla konuştuklarımdan alıntıladım. Kısacası, ilk ve orta öğrenimde “hal-i pürmelalimiz” (sıkıntılı durumumuz) içler acısı.  30 yılını eğitime hizmetle geçirmiş bir emekli öğretmen olarak, son 20 yılda “Milli Eğitim” anlamında ve alanında yapılanların adını koydum: “Değişiklikler Kumpanyası”. Aynı iktidar yönetimindeki Türkiye’mizde 20 yılda sekizinci Milli Eğitim Bakanı görevde. Her yeni bakan, merkez ve taşra teşkilatındaki bürokratları da değiştirince “hal-i pürmelalimiz” arttıkça arttı, kafalar giderek karıştı. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olur da, her yeni “bakan” kendi sitemini kurmaz mı? Hal böyle olunca da, ülkenin “milli” olması gereken eğitim politikaları giderek bu çizgiden uzaklaştı ve “yiğitlerin yedikleri yoğurt” vatandaşın yüzüne gözüne bulaştı. En kıymetli varlıklarımız olan “çocuklarımız” için ailelerin gelecek kaygısı yürekleri kararttı. Oysa çocuklarımız bu ülkenin “geleceği” değil miydi? Sandık ki, sınav isimleri değişince öğrenciler daha başarılı olacak… Umduk ki okul tabelaları değişince o binalarda verilen eğitimin kalitesi artacak… İnandık ki, üniversiteye giriş sınavında taban puan düşürülünce açıkta öğrenci kalmayacak… Hayır, ben sanmadım, ummadım, inanmadım. Görünen köyün kılavuza ihtiyacı yok. Ne oldu “akıllı tahta” projesi? Bir miktar öğrenciye “tablet” dağıtınca eğitim ve öğretimin hangi sorunlarını çözdük? Ben ve benim gibi düşünenler, bu işin tabletle, akıllı tahtayla olmayacağını çokça yazdık, söyledik ama nafile. Bunlar işin “makyajı” idi ve ilk yağmurda suratlara bulaştı. Her yıl yapılan uluslararası eğitim istatistiklerinde boyumuzun ölçüsünü almadık mı? Unutulmamalıdır ki; Milli Eğitim’in 3 temel ve ana unsuru vardır. “Öğretmen, öğrenci, derslik” , gerisi “laf-ı güzaf” yani, boş laf ve lakırdı. Öğretmen yetiştirme programlarını “enstitülerden” alıp fakültelere verince çok daha donanımlı ve yetkin öğretmenler mi yetişti? Hayır. Öğretmen olarak mezun olanlar hemen göreve mi atandı? Hayır. Bu geçen süre içinde, “ücretli, sözleşmeli, kadrolu öğretmen” kargaşası sona mı erdi? Hayır. 2019 yılında ikili öğretim (sabahçı-öğlenci)  gören okul kalmayacaktı, böyle mi oldu? Hayır. Köyden kasabaya taşımalı sisteme ve bu uygulama sırasında meydana gelen kazalarda yaşamını yitiren öğrencilere değinmiyorum bile. Üstüne üstlük, neredeyse bütün ülkelerde yaşanan salgın hastalık (Covid 19 Korona) belası da eğitim öğretim yaşamımızdaki hal-i pürmelalimizin tuzu, biberi oldu. “Öğretmen, öğrenci, veli” üçlüsü, her biri kendi açısından ve sorumluluk alanından olmak üzere büyük sıkıntı yaşadı. Şimdi vatandaş sormasın mı “neden 8 Milli Eğitim Bakanı değişti” diye? Milli Eğitim alanında sorunlar bu boyutta ise, bu iktidar şu sorulara cevap vermelidir:  Bunca değişiklik neden oldu? Görevden alınan veya istifa eden bakanlar yetersiz mi kaldılar, hata mı yaptılar? Eğer öyle ise haklarında işlem yapıldı mı? Bu kadar sık bakan ve sistem değiştirmekte amaç ve ölçü nedir? Önümüzdeki bakan ve sistem değişikliği ne zaman olacaktır? Bu ve buna benzer soruları sormak, demokrasi ile yönetilen her ülkede,  her öğretmen, öğrenci ve velinin hakkı; cevap vermek de iktidarların sorumluluğu olmalıdır. Ben yine başlıktaki sorumu soruyorum: “Okullar nereye?” Konunun ve sorunun taraflarının vereceği cevapları kafamda canlandırmakla beraber, anlamsız ve gereksiz değişiklikler yerine, yapıcı ve beklenen sürede sonuç verici uygulamalar seçilerek, sorunların giderek azaldığı ve her anlamda kalitenin artacağı eğitim ve öğretim yılları görmeyi ümit ediyorum. Saygılarımla.

Yazarın Diğer Yazıları