Armağan Kars

Yangın

Armağan Kars

Maalesef, bulunduğumuz coğrafyada bu 3 türlü “ciğer yangını” sürekli güncelliğini korumayı başarıyor. Ölüm ve şehadete “mukadderat” diyebiliriz ama, yetişmesi on yıllar süren ormanlarımızın her yaz yanıyor olmasına “kader” dememiz mümkün değil. “Ormandır, yanar” demek; o kadar kolay olmasa gerek. Orman yangınları ne bir doğal afettir ne de çeşitli nedenlerle hafife alınacak bir olaydır. Çünkü ağaçların kendiliğinden tutuşma gibi bir özellikleri henüz keşfedilmemiştir. Bu durumda “insan” faktörü maalesef ön plandadır. Dikkatsizlik, ihmal ve kasıt söz konusudur. Toplumsal bilinç oluşumu ailede başlayıp okulda ve yaşamda olgunlaşan bir özelliğe sahiptir. Ormanların değeri ve korunması, çevre bilinci bireye çocuk yaşta verilmelidir. Yaşadığımız ve çocuklarımızın yaşayacağı çevrenin temizliği ve korunması konusunda hepimize büyük görevler düşüyor. Yanar ve yanıcı maddeleri açıkta bırakmamak, piknik ateşini söndürmeden eve dönmemek, özellikle sıcak iklimlerde yangına hassas yerlerde cam parçalarını görünürde bırakmamak herkesten beklenen davranışlar olmalıdır. Bütün bu öğreti ve davranışları kazandırdığımız halde ormanlarımız yanıyorsa, söndürmek için önlem almak, kaybedilen ağaç ve uğranan zarar miktarını en az seviyeye indirmek, yangın söndürmeye yetişmek için adeta kıvılcımlarla yarışmak devletin ilgili birimlerinin görevidir. Bundan birkaç yıl önce, Sığacık’tan dönüşte Seferihisar yangınına tanık olmuştum. Söndürmek için elimden bir şey gelmeyince olayı fotoğraflamıştım. Yangın söndürme uçak ve helikopterlerini çektim. Aracımla yola devam ederken, Türk Hava Kurumu’na ait, sarı renkli yangın söndürme uçağının denizden su alışını gördüm ilk kez. Selçuk’ a yaklaşırken de THK’na ait Efes Havaalanı’ndaki hareketliliğe tanık oldum. Yangının kısa sürede söndürüldüğünü akşam haberlerinde öğrendim. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de meydana gelen orman yangını maalesef  “2 gün 5 saat” sonra kontrol altına alınabildi. Diyebiliriz ki; “yangın söndürülmedi, söndü”. Sayın Bakan’ın “mazeret açıklamaları” kimseyi tatmin etmedi. Yangınlara ve özellikle orman yangınlarına karşı hazırlıklı olmak, tıpkı ülkelerin barış zamanında bile savaş hazırlıklarını sürdürüp geliştirmelerine benzer. Demem odur ki; eldeki gerekli malzeme ve araç-gereç eskimiş ve “yağ akıtıyor”sa bunların tamiri yapılır. Görev dışı kalanların yerine yenileri alınma yoluna gidilir. Sözün özü; “elimizde yeterli malzeme yok” demek, onlarca yılda yetişen ormanlarımızın yanıp kül olmasına “mazeret” teşkil etmemelidir. Halkın gözü önünde cereyan eden olayların halktan gizlenmesi ya da çarpıtılarak aktarılması geçen yüzyılda kalmıştır. İletişim çağında olduğumuz hatırdan çıkarılmamalıdır. Orman yangınını ilk on-onbeş dakikada haber alıp harekete geçmek, kanserde “erken teşhis” kadar önemlidir. Yangına hassas bölgelerde, hava sıcaklığı, karbonmonoksit ve dioksit düzeylerindeki anormal yükselişi haber veren modern sistemler kullanılmalıdır. Eğer farklı alanda kullanılacaksa, “deprem vergileri”nin, bir vatandaş olarak, bu alanda kullanılmasını isterdim. Şunu asla unutmayalım ki, ağaçların kendiliğinden tutuşma gibi bir özelliği henüz keşfedilmemiştir.  Yeşilin ve mavinin alabildiğine korunup yaşandığı ve yaşatıldığı yangınsız günler diliyorum.

Saygılarımla.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları