“Yüzyılın en iyi 100 romanından biri.” The Independent’a
“Dâhice… Dayanılmaz… Muhakkak okunmalı.” Daily Express
“Karşınızda yeri göğü yıkabilecek bir hayal gücü.” New York Times
1980’li yıllarda İngiltere’de yayımlanan tüm romanlar arasında en çok tartışılan kitaplardan biri oldu. Gazete ve dergilerde abartılı yergi ve övgülerle sürdürülen tartışmalara neden oldu. Ancak Banks, yazdığı diğer romanlarla yeteneğini kanıtladıktan sonra kitaba gerçek değeri verilebildi:
1993’te En İyi Genç İngiliz Yazarlardan biri seçildi. Halen İskoçya’nın Fife kentinde yaşayan yazar roman yazmayı sürdürüyor.
Kitap, çocuk ve şiddet temasını işleyişindeki başarısı açısından Sineklerin Tanrısı ve Teneke Trampet gibi başyapıtlarla kıyaslanmaktadır.
Olaylar İskoçya kıyılarında, tecrit edilmiş bir adacıkta ve temelde aynı aileden -baba ve iki oğlu- olan üç kişi etrafında gelişir.
Baba, 60’lı yıllarda hippi anarşist bir gruba katılmış tuhaf deneyler yapmaya meraklı, oğluna gördüğü her somut nesnenin ölçülerini sorup doğru saptama gibi saçma sapan şeyler öğretmekten zevk alan bir biyokimyacıdır. Aile”nin son derece duyarlı, kırılgan ve zeki büyük oğlu Eric, tıp fakültesinde öğrenciyken kafatası gelişmemiş bir çocuk hastanın kafatası gelişmemiş bir hastanın açıkta kalan beyini yiyen kımıl kımıl larvalarla karşılaştığında akli dengesini yitirmiştir. Geri döndüğü ada civarındaki bütün köpekleri yakmaya başlar. Tedavi için kapatıldığı tımarhaneden kaçar. Artık o toplum için zararlı ve tehlikeli birisi haline gelmiştir. Sık sık eve telefon edip kardeşiyle konuşur. Romanın anlatıcısı ve başkahramanı Frank, babası doğum kaydını bilerek yaptırmadığı için resmen var olmayan birisidir. Bu yüzden de çok yalnız bir hayat süren normallikle mücadele halindeki ciddi şiddet sorunları olan halindeki ciddi şiddet sorunları olan bir çocuktur. 17 yaşındaki sessiz ve sakin görünmesini bir maske olarak kullanır. İnsanların hal ve tavırlarını gözlemlemekte tam bir ustadır. Her bir mimik, her bir söz onun için çok önemlidir. Söyleyeceklerini kafasında iyice tartmadan ağzını açmaz Aynı zamanda tavşanları baş düşmanları olarak görür. Ailesinden umduğunu bulamayan bir manyaktır aynı zamanda.
Tüm yalnız çocuklar gibi Frank de fantezilerle dokuduğu bir dünya yaratmıştır kendine. Ama bu dünya masum bir hayali kahramanlı değildir. Şiddet, zulüm ve ölüm üzerine kurulu bir dünyadır. Frank, olağanüstü zekice planlar kurarak kendi yaşlarındaki iki kuzenini ve öz kardeşini öldürmüş.
“Blyth’ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul’u öldürdüm, ama Blyth’ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım. Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok. Öyle bir dönem geldi ve geçti.”
Yerini sadece kendinin bildiği cephaneliğinde yok yoktur. Düşmanı ilan ettiği tavşanı yakalar. Ölümü onun için zevktir, gereklidir.
“Kahrolası hayvan, ölmemeye yemin etmişti sanki. Lastik geriliyor geriliyor, ancak yeterince sıkışmıyordu. Parmaklarımdan bir parça götürür ya da burnumu ısırır korkusuyla ellerimi bile oynatamıyordum. Hayvana henüz kafa atmadıysam bu sebeptendi; yüzümü o dişlerin ne kadar uzağında tutarsam kardı. Sırtını ezmemi sağlayacak olan dizimi de kaldıramıyordum, çünkü en küçük hareketle o da ben de yamaçtan aşağı kayabilirdik. O yüzeyde tek bacağımla dengemi korumaya çalışıyordum. Bu tamamen delilikti. Burası Afrika olmadığı gibi o da bir aslan değildi, sadece bir tavşandı. Tüm bu olanlar neyin nesiydi? “
Üçüncü cinayeti Esmerelda için, “Ben yine de onun dev uçurtmayla birlikte gökyüzünde süzüle süzüle bütün dünyayı dolaşıp açlıktan ve susuzluktan bir deri bir kemik kalıncaya kadar gezegenin jet rüzgârında cılız bir iskelete dönüşerek öldüğünü hayal ediyorum,” diyen Frank, ölüm kavramını kendi kafası içerisinde bambaşka bir boyuta taşımıştır ve bir son olarak görmez. Sorularına verilebilecek mantıklı bir araç olarak görür. Bunun için Eşekarısı Fabrikası adını verdiği bir düzenekle, bu düzenek de eski bir saat kadranı. Saatin kendisi gibi 12 bölümden oluşur. İçeriye hapsettiği eşekarılarının ölümlerini izler. Kapalı bir sisteme sahip olan Eşekarısı Fabrikası’na giren eşekarıları, hangi yolu seçerlerse seçsinler ölüme ulaşırlar. Her bir yol, sürpriz bir ölüm demektir. Karmaşık düzenekler kurarak korkunç eziyetlerle öldürdüğü hayvanların, ölme biçimleriyle kendisine yakın geleceği haber verdiklerine inanır.
Bu kitapta aynı zamanda Frank’ın gözünden dünyayı nasıl algılayabileceğimizi görülür ama Frank’ın dünya görüşü, normal insanlara göre hiç normal değil.
Eşekarısı Fabrikası gibi. Romanın sonunda yaptığı bir keşif, dünyasının tamamen yıkılmasına ve kendisi hakkındaki korkunç gerçeği öğrenmesine yol açar.
Banks inanılmaz hayal gücü ve anlatı ustalığı, gerçeküstücü resimlerden çıkmışa benzeyen müthiş sahneler yaratır. Dehşet ve ölümle dolu, ama ironik ve gerçekten iyi yazılmış bir kitaptır. Ahlâki bir mesajı falan olmadığı gibi okuyanı tedirgin eder.