Atiye Tumuklu

Bir Sevgililer Günü daha…

Atiye Tumuklu

“Valentine” sözcüğü, Batı medeniyetlerinde hoşlanılan kişi veya sevgili anlamındadır. Güne adını vermiş olan Valantine’nin öyküsü, farklıdır

  1. Aziz Valentine’nin yaşadığı III. Yüzyılda Roma tahtında “Zalim” sözcüğüyle özdeşleşmiş İmparator II. Claudius oturmaktadır. Kendisi, aşırı savaş meraklısı ve askerlik tutkunudur. Her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını ister. Kimseye göz açtırmaz. Bir zaman öyle ileri gider ki, askerliğe engel oluyor diye aşkı, sevişmeyi ve evlenmeyi yasaklar. Kimse sevdiği ile beraber olamaz hale gelir. Gençler şaşırır. Bu emre uymayanların olur. Başını aziz olarak kabul edilen filozof Valentine çeker. Gezerek dinsel vaazlar verip İmparator’un hatalı olduğunu anlatır. Sonunda yakalanıp hapse atılır. 14 Şubat da öldürülür. Valentine, hapiste olduğu günlerde zindancının kör kızı Julia’ya yaşadıkları aşk efsaneye dönüşerek günümüze ulaşır.

2.Valentine adlı azizin -Rahibin- yaşadığı aşkına sevgilisinin karşılık vermemesi üzerine intihar eder. Kalbinin de sevgilisine gönderilmesini vasiyet eder. Bu nedenledir ki günün öncesinde ortalığı kalp biçimli abuk sabuk nesneler bu vasiyet sonucudur.

  1. Yüzyılda başlayan Aziz Valentin Gününün romantik aşk ile bağlantısı, Orta Çağ’ın sonlarına doğru, dinsel özelliğini yitirmiştir. 1969 yılında dini takvimden bütünüyle çıkarılıp dünyaya yayıldı.

Sevgililer günü, Hıristiyan inanışından kaynaklandığından birçok Müslüman ülkesinde bu gün hoş görülüp kutlanmaz. Suudi Arabistan’da resmi olaraktan gün yasaktır.                                                                                                        Amaçlı sevgiyi beslemek, güzel insani davranışa dayanan bu günlere karşı değilim. Hele de özünde Tanrısal aşkla, dünyasal aşkın birleştiği, birleşme, bütünleşme ve çoğalma güdüsü yani bereketlilik olunca. Sevgiyle bağlantılı olan bu güne karşı çıkmak hem anlamsız hem de olanaksızdır.

Ama…

Kapitalizmin koca bununu işin içine sokup insanların önüne sıraladığı parlak armağanlarla sevgiye değer biçtirirse…                                                      Eşler, sevgililer, yavuklular birbirine verdiği değeri, alıp verdikleri armağanların parasal karşılığına endekslerse…

Aşk ve sevginin baskı ve şiddetle iç içe yaşmayacağı, hiçbir armağanın bunu unutturamayacağı gerçeği açıktan atlanırsa…

Sevginin tanımı: emek, aşk, dostluk, acıyı paylaşmak, uykularından vazgeçmek, sahiplenmek, kıskanmak, özlemek,  kaybetmekten korkmaktır biçimiyle yapılmıyorsa…

Sevgi adına girilen yolda, her iki taraf birbirini farklı biçimlerde değersizleştirip aşkı, sadece tensel uyum, anlayışlılık ölçüsüyle tartılıyorsa…

Sevgi adına kurulan baskılarla kişiler kendi istek ve arzularından vazgeçip, pasifleşip güçsüz oluyorsa… Ve bu durum gün geçtikçe olağanlaşıyorsa…

Yılın 365 gün olduğu unutulup, sevgi sözcüğü tek bir güne sığdırılıyorsa…

Fiziksel güçlülüğe dayanıp erkek egemen bir dünya, ülke toplum aile yaratılıyorsa…

Özellikle erkeğin: “Karı benim değil mi, döverim de severim” mantığıyla hareket edip kadını iyeliği altında olan, istediği her şeyi yapabileceği mal olarak görüyor, hiçe saymak, küçümseyip aşağılama işlemine giriyorsa karşı tarafta bunu haklı buluyorsa…

Yetiştirilen çocukların kendilerine benzeyecekleri unutulup en ufak bir tartışmada yükselen sesler oluyorsa… Yükselen kadın sesi karşısında olay tartışma boyutundan çıkıp üstünlük sağlama iktidar olayına, kıskançlık krizlerine dönüp şiddet ve sevgi bir araya getiriliyorsa… Daha ileri gidip öldürme hakkı olduğuna inanıyorsa. Bunu Gerçekleştirdiğinde “sevdiğim için yaptım” diyerek özrü kabahatin fazla oluyorsa.                                                    Eşler arasında olabilecek kadın isteksizliği sevgi sorgulamasına dönüştürülüp tecavüze dönüştürülüyor, kendi isteği doğrultusunda giyinmiş kadının toplumsal değeriyle oynanıp haksız yere yaftalanıyorsa…

Erkekleri,“sana güveniyorum ama çevremdeki erkeklere güvenemiyorum,” söylemiyle hem cinslerine cinsel görüntü veren gözlükler taktırıyorsa…

“Benden ayrılmak istedi, O kim ki beni boşadı. Seviyordun sevgilim olmak teklifini reddetti” gerekçeli her gün kadın göz önünde takır takır kadınlar öldürülüyorsa…

Taciz, tecavüz ve kadın cinayeti davalarında, “seviyordum öldürdüm” diye savunma yapanlara “haksız tahrik” indirimi uygulanıp cezaları indiriliyorsa…

At avrat silahı şeref belleyen erkeklerin, kadınların namusundan onlar sorumluymuş gibi (namus belasına) dökülen o kanın kadınların olduğu süreçte o ülkede, toplumda kesinlikle Sevgililer Günü olmaz. Olsa olsa kapitalizmin ekmeğini kaymaklayan alışveriş çılgınlığı olur. Ötesi laf- güzaf…

Tüm insanların gerçek anlamda sevgililer günleri yaşanması dileğiyle…

Yazarın Diğer Yazıları