Atiye Tumuklu

Ekmek

Atiye Tumuklu

Sözlük anlamı: Unun yoğrulup fırında saçta veya tandırda pişirilmesiyle meydana gelen, insanların besin ihtiyacının yarısından fazlasını karşılayan bir yiyecek…

Kimine göre vazgeçilmez bir besin. Kimilerine göre büyük ölçüde kaçınılması gerekenler listesinde yer alan.

Oysa ekmeğe “nimet” der Anadolulu insanı. Çünkü emek anlamı taşıyan bu nesne, onun için sevgi ötesi saygı anlamı taşır. Bu iki saygın duygu, Dünya tarihinde ilk kültür tarımının yapıldığı bölgelerden biri olan Anadolu’da yaşayan insanların adeta genlerine sinmiştir.

Yoksulu varsılı, güzeli çirkini, âlimi zalimi, memuru işçiyi, kadın erkeği, hükmedeni de hükmedileni doyurandır. Tanrılar esip gürleyince onların kızgınlıklarını yatıştırmak için sunulan adaktır.

Bir Musevi’nin Tanrıya sunduğu ekmek mayasızdır. Bir Hıristiyan için ekmek İsa’dır. Bir Müslüman için kutsal bir yiyecektir. Yere düşünce öpülüp alna götürülecek kadar kutsal nesnedir. Bir kültürel değerdir. Anadolu tasavvufunda çok önemli bir metafordur.

Mevlana Divân-ı Kebir’inde:

“Ey batıl ümmet, ekmek için savaşın, ekmeğe koşun…”

Ve ekmek, alın terinin hak edilmiş karşılığıdır. Hepimiz biliriz; ekmekler ufalırken, insanlar mutsuzlaşır.

Özümün ekmeğe düşkünlüğü hat safhada. Bununla ilgili – özümü o konuda yeterli görmediğimden-şiir yazmadım ama 230 A4 sayfalık roman yazdım ben.

“Babamın sevgisi ekmek kokardı.”nın önsözünde dediğim gibi: Ekmeğe karşı duyduğum sevgi ve bağlılık, gereksinim gibi görünse de kesin değildir.

Özüm, her şekilde olanını, sevda boyutlarında… Artizanını, normalini. Karasını, beyazını. Çavdarını, kepeğini. Köylüsünü, kentlisini. Taş fırında, kuzinede, sacda, tandırda pişenini. Ekşi mayalısını, mayasızını; katkılısını, sadesini…

Bayatlıkla tazeliğin anlamlı olmadığı, elde etmek için aradığım, bulduğumda sıkı sarıldığım, görünce dayanamadığımdır.

Bahçeden bohçadan apardığım, ucundan kopardığı, naz hastası olmadığımdır.

Günümüz marketlerinin çeşitleri azmış ekmek reyonlarının önünde çakılıp kalmam hep bu yüzden. Bakarken bile kendimi kaybederim. Oysa: albenisi yüksek yiyeceklerle ne dağda bağı, ne çakalda daram olur.

Etle tırnak gibi olduğu bu nesneyi çocukluğundan bu yana kokusundan bulurum. Bu ekmekte buluşmuş, tanımını yapamayacağı özel, sırlı kokudur. Bu yüzden kimselerin görmediği kuytulardaki pideleri, pazaryerlerinde üstleri örtük bazlamaları; yol üstü fırınlarda mısır ve nohutları, vitrin süsü lavaşları, köy evlerinden yufkaları… Kıtlıktan çıkmışçasına bulur ve yüklenirim…

Orta yaşlarımda çıktığım Karadeniz gezisinde az kalsın aklımı kaçırıyordum. Yeni tanıdıklarıma mal bulmuş mağribi gibi saldırdım. Yemekle bitmez, davul yavrusu Trabzon somununu; yer yokluğundan kucağıma yerleştirdiğimi görenler, yaptığıma şaşmakla kalmadı. Haklı olaraktan:  “Bilmediğimiz kıtlık, duymadığımız savaş mı başlıyor? ” demekten kendilerini alamadılar.

Sıkı karbonhidrat rejiminde olduğum durumda bile Agop’un kazı gibi ekmek tıkınmam anlaşılmaz olduğu kadar önüne geçilmezdir.

Almakla gözüm gönlüm doymaz bu ekmek açlığını, hiç doyuramadım. Sofradan tıka basa doyup kalksam; gördüğüm ekmeğin çenesinden kopan parçasına midemde her zaman yer hazırdır.

Röntgende, yansılanım aygıtı ultrasonda çıkmadığına bakmayın. Kim ne derse desin, bende tıbbın atladığı batınımda yedek ekmek kesesinin olduğu kesindir. Savunduğum bu tekil teze, sadece özümün inanması hiç derdim değildir. Bu yıpranmaz ekmek sevgisinin kökleri, çocukluğumdan gelir. İlk ailemden beslenir. Özel nedenlidir.

Oktan uğru, mumdan doğru bir insan olarak söylerim ki:  Elde etmek için hırsızlık yapabileceğim tek nesne de budur.

Kısa uzun süreli ülkemden ayrıldığımda en çok neyi özlerim bilir misiniz? O çok sevdiğim çoluğumdan çocuğumdan evimden, önce Türkçe konuşmaları ve fırından yeni çıkmış çıtır ekmeği.

 

İnsanlarımıza özellikle bayanlara yaz başlarında -deniz mevsimine yakın- bir gayret gelir. Bütün kış bir iki kişinin ancak yürüdüğü yürüyüş yolumuza doluşurlar. Bol giysilerin içine gizlenmiş kilolarını eritme çabasına girişirler. Bir taraftan yürürken öte yanda konuda kitaplaşmış rejimleri uygulama gayretinde olurlar.

Bilime, yazar olarak kitaba saygım sonsuzdur. Benim ki, Taş Devri diyetinde ekmek yasağına.

Konunun uzmanları, ekmeğimizden uzak durun. Yasaklayacaksanız bu işi karalamadan yapın. Sonra çarpılırsınız!

Yazın ayran, kışın yorgandan vazgeçerim yüz kilo olsam ekmekten uzak kalamam. Benim gibi ekmek severlerle emek severlerin çoğul varlığını düşünün.

Hiçbir insanın ekmekten, ekmek parasından uzak kalması dileklerimle..

Yazarın Diğer Yazıları