Dolandırılmak her ne kadar hiç kimsenin hoşuna gidecek bir durum olmasa da maalesef hemen hemen her yurttaşımızın başına her an gelebilecek ve girdabına sürükleyebilecek bir olgu olarak karşımıza çıkıveriyor. Öyle ki dolandırıldığınızla kalmayıp, istemeden bir de suç ortağı konumuna düşmeniz de mümkün. Bir ülkedeki demokratik seviye ve gelişmişlik düzeyi ile şeffaflık, basın özgürlüğü, belgeye dayandırma, hesap verebilirlik / sorabilirlik, yurttaşlık & mükellefiyet bilinci ve benzeri kavramlar doğru orantılıdır. Yaşadığımız ülkenin demokrasi ve gelişmişlik çıpasının evrensel standartlar düşünüldüğünde hangi seviyede olduğu düşünüldüğünde dolandırıcılığın adeta bir meslek haline gelmesinin neredeyse normal olduğunu düşündüğümüzü belirterek somut birkaç örnek verirsek konunun daha iyi anlaşılacağını umuyoruz.
TELEFONLA KENDİNİ KAMU GÖREVLİSİ OLARAK TANITAN DOLANDIRICILAR
Bütün okuyucuların neredeyse ezberlediği bir konu olan telefonla kendini kamu görevlisi, polis, savcı, asker vb. olarak tanıtan şebekelerin insanlardan, banka hesaplarında ya da evlerinde ne kadar nakit değer varsa alması olarak tanımlanabilecek bu dolandırıcılık türü ilkokul mezunundan Ceza Hukuku Profesörüne kadar binlerce insanı mağdur etmiş durumda. Her ne kadar telefonla kendisini kamu görevlisi olarak tanıtıp birtakım gerekçelerle para vb isteyenlere itibar edilmemesi yönünde duyurular yapılsa da yurttaşlar çoğu zaman ‘kriminalize’ olmama güdüsü ile daha açık bir ifade ile ‘örgütsel’ birtakım ilişkiler içerisine girmiş olabilme ihtimalinden dahi ‘çekinmek’ zorunda hissettirildikleri için bu dolandırıcıların tuzağına düşebiliyor.
KOSGEB DESTEKLERİ İLE İLGİLİ DOLANDIRICILAR
Bir başka dolandırıcılık türü de bazı kötü niyetli ve organize suç şebekesi olarak kurulduğuna inandığımız danışmanlık firmalarının, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) tarafından sağlanan hibe, teşvik, kredi, nitelikli eleman desteği ve benzeri destekler ile ilgili olarak özellikle vergi mükelleflerini arayarak ‘İşletmenize KOSGEB’ten şu kadar destek kredisi çıktı’ türünden cazip ‘yalanlar’ ile hesap numaralarını vererek 150 TL ile 5000 TL arasında değişen tutarların yatırılması gerektiğini söylemeleridir. Tabi ki layığı ile firmalara danışmalık hizmeti veren ve bu süreci şeffaf bir şekilde yürüten danışmanlık firmalarına değil sözümüz. Sözümüz insanları KOSGEB kredisi vb kazandınız, krediniz hazır türünden suç sayılabilecek yalanlarla kandırıp paralarını alarak karşılığında adreslerine kargo ile 10-15 sayfalık kataloglar göndererek aradan ‘sıyrılan’ ve maalesef karşılığında da neredeyse hiçbir hukuki yaptırım ile karşılaşmayan dolandırıcı firmalara.
150-250 TL’YE SGK PRİMİ YATIRAN SUÇ ŞEBEKELERİ
Herhangi bir işçi işveren ilişkisi yani iş ilişkisi olmadan; sadece 150-250 TL tutarında ödeme alarak insanları SGK’lı olarak 4A statüsünde gösteren paravan firmalar da başka bir dolandırıcılık türünü oluşturmaktadır. Biraz açacak olursak emeklisi olmasına 4-5 yıl kalmış ya da çalıştığı işlerde sigortasını yaptıramayan bir yurttaşa ulaşan bu suç örgütleri her türlü yasal mevzuatı ve ahlaki değeri görmezden gelerek; kuvvetle muhtemel herhangi bir gelecek umudu olmayan birinin üzerine kurdukları bir firma adına yüzlerce işçi girişi yaparak dolandırıcılık faaliyeti icra edebilmektedirler. Üstelik bu suç kamu kurum ve kuruluşlarının zararına işlendiği de göz önüne alınarak TCK 158. Maddede düzenlenen ‘nitelikli dolandırıcılık’ kapsamına alınması da işin ayrı bir boyutudur. Burada sadece bu dolandırıcılık şebekesini kuran kişiler değil, buraya daha az ve de usulsüz/yasadışı bir şekilde para ödeyerek 4A statüsü kazandığını düşünen ve muayene olan, ameliyatlar geçiren yurdum insanı da aynı suçtan yargılanmakta ve hastane masraflarını geri ödeyerek kazandığını sandığı günlerden de olabilmektedir. Yanına da sabıka kaydına ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçunu işletmiş olması da cabasıdır.
SAHTE MUHASEBE / KAÇAK MUHASEBE SUÇ ŞEBEKELERİ
Herhangi bir formasyona ve Mali Müşavirlik Mesleğini icra edebilmek için gerekli 3568 Sayılı Meslek Yasamıza göre tanzim edilmiş RUHSATA sahip olamadan muhasebe işi yapmaya, defter tutmaya çalışan kişilerin yaptığı dolandırıcılık türüdür. Kesinlikle bir Mali Müşavirle suç ortaklığı kurarak işlenebilecek bir suç türüdür. Vergi mükelleflerinin dikkatli olmaları gereken bir husus olup, doktor olmayan birine ameliyat olmak gibi, avukat olamayan birinden savunma yapmasını beklemek gibi hem tehlikeli sonuçları olabilecek hem de gayri ahlaki bir gasp ve dolandırıcılık halidir. Vergi İdaresi ve Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere resmi kurumlardan gelecek tutarı yüzbinlerce lirayı aşabilecek cezai yaptırımlarla karşılaşıldığında vehameti daha iyi anlaşılabilecek bir dolandırıcılık türüdür. Mükellefler çalıştıkları kişinin Mali Müşavir olup olmadığından emin olarak bunun üstesinden gelebilirler.
Sonuç olarak birkaç örnekle izah etmeye çalıştığımız dolandırıcılık şebekelerine karşı yurttaşlar daha ‘uyanık’ ve örgütlü olarak ‘tuzaklarına’ düşmekten ve yargılanmaktan kurtulabilirler. Ancak bu noktada özellikle KOSGEB’e, Esnaf Odalarına, Ticaret Odaları’na, Mali Müşavirler Odaları’na ve görevi bu tür dolandırıcılık şebekelerine karşı insanları korumak olan Kamu otoritesine büyük görev düşmektedir. Hemen hemen her demokratik refleksin ve tepkinin cezalarla, sindirmelerle karşı karşıya kaldığı bu günlerde ‘kriminalize’ ve de ‘illegalize’ olma korkusu, beraberinde kötü ekonomik gidişatın getirdiği ‘geleceksizlik’ algısı ile birleştiğinde maalesef yazımızın konusuna giren örnekler çoğalabiliyor. Ancak herkes üzerine düşen sorumluluğu hisseder ve daha da önemlisi demokrasi bir söz olarak değil de bir olgu olarak yaşamımıza girerse bunları tartışmaktan kurtulabiliriz.