Dicle Sevüktekin

Güvenilmeyen Meslek: Gazetecilik

Dicle Sevüktekin

Öncelikle tekelleşmeden bahsedecek olursak, günümüzde Türk medyasındaki tekelleşme sorunu, devletin çeşitli yasal düzenlemelerden geçerek teşvik ettiği özelleştirmeyle gelen bir oluşum.Türkiye’deki tekelleşmenin tarihi; özelleştirmelerin ve demokratikleştirme hareketlerinin daha da derinlik kazandığı 1980’lerde tekel üzerindeki devlet eli, bu yıllarla birlikte daha da öncelikli bir hale gelmiş,1990 yılından sonra medya sektöründe faaliyet gösteren şirketler, “holdinge” bağlı kuruluş sahipleri olmuştur.

Tekelleşme sürecinde, devletlerin sermayedarlara tanıdığı ayrıcalıklar, zor ulaşılan hammadde kaynaklarına sahip olma, bir pazarın talebinin tek bir şirket tarafından sağlanması, büyük firmaların küçük firmaları satın alarak ya da iflasa zorlayarak daha da büyümesi ve pazara egemen olması gibi etmenler etkili olmaktadır. Küçük firmaları iflasa zorlayamayıp satın alamazlarsa da bu şirketlerle ortaklık kurarak özellikle 1990’lı yıllardan bu yana küresel boyutta bir büyümeyi gerçekleştirmişlerdir.Bu firmaların satın almaları genellikle “büyük balık küçük balığı yer” şeklinde olmaktadır. Yani, yerel medyadaki küçük şirketleri gözlerine kestirip çok makul fiyatlara satın almaktadırlar. Zaten ekonomik açıdan zor şartlarda faaliyet gösteren yerel medya kuruluşları büyük medya patronlarının teklifini geri çeviremeyip kabul etmektedir. Çok azı bu duruma karşı direnebilmektedir.

Bir yandan kamuya yararlı olma işlevini yerine getirme amacını güden basın kuruluşları bir yandan da bir ürün vermenin ve bunu kamu için üretmenin uğraşını taşımaktadır. Tüm bu işlevleri yerine getirirken de taşıdığı sorumlulukların her birinde özgür ve bağımsız olabilmesini gerekmektedir. Ancak bunun yanında tekelleşme, medya kanallarını ana akım olarak tek tipleştirmekte ve basının asıl görevi olan tarafsızlık ve etik unsurlarını yok etmektedir.

Medya sahiplik yapısı her ne kadar kalıplaşmış olsa da 20 yıllık süredir medya endüstrileri medya sahiplerinin elindedir. Bu da göstermektedir ki medya, sermaye ideolojisinin bir silahıdır ve karar mekanizması olan üst sınıfın ve siyasi erki elinde bulunduran seçkinlerin hizmet aracıdır. Dolayısıyla medya, kendilerine herhangi olumsuz bir yorum yapılmaması doğrultusunda, kendi çıkarlarını için kullandıkları bir araç haline gelmiştir. Medyanın bu denli şirket ve iktidar kanadını etkileyişi, onun tarafsızlık ilkesinden ödün vererek tekel yapıları içine kendini iyiden iyiye kaptırmasına ve bu ilişkilerin devamlılığını sağlamak adına da bu güç odaklarının çıkarlarını koruyucu bir yapı üstlenmesine ve nihayetinde ana akım dışında kalanların sesini duymazdan gelmeye başlamıştır.

Böyle bir ortamda tarafsızlık ilkesinin göz ardı edildiğini düşünürsek gazeteciliğin güvenilmeyen meslek grupları arasında olmasına çok da şaşırmamak gerekir. Öyle ki radyo, televizyon, gazete, dergi gibi kitle iletişim araçlarının sahipleri tarafından menfaat aracı olarak kullanılması da açık bir şekilde ortadadır.

Sansür sorununa gelecek olursak, John KeaneMedya ve Demokrasi adlı kitabında (1991), sansürü modern kapitalist toplumlar arasında veya içinde karşılıklı korumacı, demokratik olmayan bir süreç yaratma eğilimi olarak tanımlıyor. Öyle ki ülkemizde birçok dönemde sansürle karşılaşılmıştır. Ancak günümüze gelindiğinde bu sansür sorununun otosansüre dönüştüğünü görüyoruz.

Otosansür, açık bir şekilde sansür uygulamasının olmamasına rağmen kişilerin kendi kendilerini kısıtlaması olarak tanımlanabilir.

Ki bu sansürden çok daha ciddi bir durum…

Görsel ve yazılı basındaki ifadelerimizin yanı sıra sosyal medyadaki kişisel hesaplarımızda yaptığımız paylaşımlarda bile yeterince açık ve özgür olamıyoruz. Belki bir gün aleyhimize bir durum olarak karşımıza gelir diye…

Sonuç olarak kitle iletişim araçlarının tek elde toplanması haberlerin tarafsızlığını engelliyor ve insanların doğru bilgi almasının önüne geçiyor. Aynı şekilde gazetecilerin gerek işsiz kalma korkusundan olsun gerekse başka sebeplerden olsun ifadelerini kısıtlaması yine haberin doğruluğu ilkesinin yerine getirilmemesine neden oluyor. Gazetecilerin en temel amacı olan halka doğru ve tarafsız haber verebilme dileğiyle…

 

Yazarın Diğer Yazıları