Günümüzde ne yazık ki modernleşmenin sanayileşmeden sonra en belirgin özelliklerinden biri olan kentleşme, komşuluk ilişkilerini maddi ve manevi açıdan oldukça olumsuz etkilemiştir. Öyle ki en yakınımız olması gereken komşularımız gerek yoğun çalışma hayatından olsun gerekse yerleşim yerlerinin mahallelerden yüksek katlı binalara geçmesinden olsun komşularımız en uzağımızdaki, neredeyse tanımadığımız “yabancılar” haline geldi.
Aynı binada oturan insanların birbirleri ile tanışıklıkları olmadan kuralların ve değerlerin karıştırıldığı, sosyal dayanışma bağlarının koptuğu mekanlarda büyük ölçüde yalnızlaşma gündeme gelirken insanların da birbirlerine olan güveni yok olmaktadır. Eskiden kapıları kilitlemeden, pencereleri kapatmadan uyuyan insanlar şimdi üst düzey güvenlikli sitelerde, kapılarını 3-4 kez kilitleyerek oturan bireyler haline geldi. Kapı komşumuza bile güvenemez hale geldik. Bir de “komşu iti komşuya ürümez” derlerdi. Yani yasa dışı işlerle uğraşan kötü biri bile komşularına zarar vermez anlamına geliyor.
Asıl güvenlik komşular…
Şimdilerde yoğun çalışma hayatından komşulara çok ihtiyaç duymuyoruz, onları önemsemiyoruz ama yaşlanınca komşulara ihtiyacımız olacak.Çalışan insanlar küçük çocuklarını bakıcılara, dadılara bırakıyor artık, komşulara bırakılırdı çocuklar şimdilerde komşu anneler yok oldu. Ev halidir, gün gelir en olmadık şey evde bulunmaz. Komşudan istemek gerekir. Komşular pek çok konuda birbirlerine yardım etmelidir.
Atalarımız bile demiş “komşu komşunun külüne muhtaçtır.”
Eskiden annemiz evde yaptığı yemekten bir tabağa koyar “Ayşe Teyzenlere götür, bir de sor bakalım müsaitlerse akşam çay içmeye gelsinler” derdi. Ayşe Teyze müsait değilse bile götürdüğümüz tabağı kendi evindeki bir şeyle doldurup geri gönderirdi. Şimdilerde bırakın “tabak boş gönderilmez” geleneğini rahatımız bozulur diye eve misafir bile istemiyoruz. Anca bayramdan bayrama o da mecburiyetten. Oysaki çocuklar evcilik oynarken misafircilik de oynardı. Düşünün o kadar önemli bir değer. Şimdi komşumuzla kapıda, asansörde karşılaşsak selam vermeyecek durumdayız.
Bu değerlerin bozulmasının nedenleri, sanayileşmeyle birlikte gerçekleşen hızlı kentleşme ve teknolojik gelişmelerle gerçekleşen asosyalleşme, içe kapanma şeklinde sıralanabilir. İş hayatının yoğunlaşması, çalışan insanların artmasıyla birlikte bütün ilişkiler resmileşti.
Bütün bu durumdan, çalışma hayatının yoğunluğundan yorulup, eski komşuluğu, samimiyeti, küçük bir bahçede domates salatalık yetiştirip köy hayatını özleyenler, büyük şehirlerin gürültüsünden hareketliliğinden uzaklaşmak isteyenler de var tabi…
“Emekli olalım da küçük bir kasabaya yerleşelim…”