Feyzullah Turan

KANARYALAR VE MUHABBET KUŞLARI

Feyzullah Turan

Bildiğiniz gibi mücadele iki taraf arasında yapılan bir eylemdir. Müdahale ise bir tarafın diğer tarafa hiçbir şansını kullanamaması için uyguladığı bir eylemdir. Medeni taraf veya taraflar mücadeleyi seçerler, bağnaz ve nefsinin esiri olmuş taraf veya taraflar müdahaleyi seçerler. Tarih boyunca da bu böyle süregelmiştir. Tarihin çoğu dönemlerinde her iki şekilde meşru kabul edilmiş hatta devlet sistemleri bile bunlara göre şekillendirilmiştir.

Doğada, insanın dışındaki tüm canlılar bilinçsizce hem mücadeleci hem de müdahaleci olmuşlardır. Güçlü her zaman güçsüze karşı galip gelmiş, hukuk ve adalet hiçbir şekilde işlememiş, işletilememiştir. O alemde ne adalet nede hukuk işlemiştir. Akıldan yoksun bu canlılar sadece karınlarının doyması karşılığı eylem yapmışlar veya insanoğluna hizmet ettirilmişlerdir.

İnsanlık tarihine bakıldığında ise adalet ve hukuk aklın önderliği ve yönlendirmesi sonucu hâkim kılınmaya çalışılmıştır. Geçmişte bunun örnekleri çoktur. Aile hukuku, aşiret hukuku, devletler ve milletler hukuku gibi evrelerden geçmiş günümüzde halen mükemmelliği tartışılan bir konu olmaya devam etmektedir. Dünya üzerinde değişik milletler ve devletler topluluğunda insanlığın rahatı huzuru ve yaşamı için gerekli olduğuna inanılan hukuk sistemi acaba adaleti tam sağlayabilmiş midir? Bu çok tartışılan bir sorun olarak devam etmektedir. Hukuk şart ama kriterleri ve şekli üzerinde tam bir anlaşma dünya coğrafyasında sağlanabildiği kanısında değilim.

Çok romanlar, hikâyeler, kıssadan hisseler yazılmış. Sistemle ilgili kitaplar yazılmış. Kanunlar çıkarılmış, Tarihte Hattuşaş, Hannibal, Oğuz Han, Asrısaadet dönemi, Hazreti Ömer adaleti, bunlar devlet yönetimlerinde halkı iyi yönetmek için konulmuş kurallar ve kaideler manzumesi ve birer hukuk uygulamalarıdır.

Büyük ölçüde İnsanlık tarihine bakıldığında bu ve buna benzer uygulamalar kanunlaştığı zaman tarafların hem mücadelesine hem de müdahalesine hizmet etmiştir. Öyle zamanlar olmuştur ki tecellisi sonucunda binlerce masum insanın hayatı kararmış veya canı heba olmuştur.

Günümüzde ortalık öyle karışık bir hal almış ki; Neyin hukuka aykırı neyin uygun olduğu mücadelesi yapılırken Kimileri fısıltı halinde kimileri alenen kimileride nefsi teslim alıcı argümanları kullanarak müdahale etmiş ve toplumu içinden çıkamayacağı bir ikilem içine sürüklemişlerdir.

Bana göre önce ADALET’İ sağlayıcı bilimsellikler öne çıkarılmalı, İnsanlığa güven verici hukuk işletilmeli ki; Mücadele ortamı sağlanıp müdahalelere son verilmelidir. Bu insanlığın ve insan olmanın ilk görevidir. Aksi halde aklın bir geçerliliği olmaz ve doğadaki diğer canlılardan bir farkımız kalmaz. Güçlü olan müdahale eder, güçlü olan birilerini bir şekilde satın alarak kendisine bağlayarak müdahale aracı yaparlar. Bırakalım isteyen istediği gibi düşünsün ama düşünürken doğruyu ve güzeli bulmak için yol alsın veya yol alacağına inandırsın ve güven telkin etsin.

Yıllar boyu Hep müdahale etmişiz.

Öğretmenimize, Memurumuza, Mühendisimize, hukukçumuza, doktorumuza, Esnafımıza, sanatkârımıza, sanatçımıza, köylümüze, kentlimize, velhasıl müdahaleye hiç hız kesmeden sürekli gaza basarak müdahale ediyoruz.

İnsanoğlu kendi dışındaki dünya hayatına müdahale etmekle doğruyu yapıyor, çünkü Allah’ın da emri o yöndedir. Akıl dünyadaki her şeye galip gelmeli ama bilinçlice hükmetmelidir.

Ülkemizde son yıllarda hukuk ve adalet çok konuşulur ve tartışılır olmuştur. Hatta siyasi yenilgiyi hazmedemeyen bazı siyasi liderler hukuk içinde olmayı savunurlarken adalete müdahaleden söz etmeye başlamışlardır.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu

Yazıktır, günahtır, ülkemizin başta eğitim olmak üzere ekonomik, sosyal ve kültürel o kadar çok sorunu varken, yönetenler ve yönetmeye talip olanlar devlet eliyle adaletsizliğe asla müsaade etmeyin ve hukuksuzluk peşinde olanları cesaretlendirecek söz ve davranışlardan vazgeçin.

Bu günde, Sözde BM ve Daimi konseyin 5 üyesi hukuk içinde kalarak dünyaya adaleti getireceklerine yemin edip, kendi aralarında tüm dünyayı parselleyip paylaşıyorlar. Hukuksuzluğun ve adaletsizliğin, dünyanın 10/9’unda hüküm sürdüğü bir dönemde, ülkemizi tartışmanın, ülkeyi yönetenlere olmadık hakaretler etmenin ve Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık gibi yüce makamları yıpratmanın vatana ihanetle eş değer olduğunu düşünüyorum.

Kargaya sormuşlar “Ne diye bağırıp durursun”

Cevap vermiş “Bülbülden usananlar beni dinlerler” demiş.

Kanaryaları ve Muhabbet kuşlarını unutmuş gariban.

ALLAH’A Emanet olunuz

Yazarın Diğer Yazıları