Feyzullah Turan

KILI KIRK YARMALIYIZ

Feyzullah Turan

Osmanlının son iki yüz yılında kaybedilen Dini ve Milli düşünce alt yapımız, Cumhuriyetin ilk 50. yılında kör topal tamir edilmeye çalışılsa da, Kıbrıs barış harekâtıyla başlayan sürecin sonunda, ülkenin sürüklendiği siyasi belirsizliklerin ve inatlaşmaların sonucunda 1980 ihtilalı ile birlikte tamamen ortadan kalkmıştır.

Son 15 yıldır, verilen bazı uğraşlar ve gösterilen çabalar da aksine birleştirme yerine siyasetin daha çok bozulmasına ve toplumun daha çok kamplaşmasına neden olmuştur. Çok keskin ve ortak payda bırakmayacak kadar yaşanan siyasi ayrışma, ister istemez zihniyet çatışmalarına neden olmuş ve dış politikada gösterilmesi gereken birlik ve beraberlik siyasi inatlaşmalara kurban edilmiştir.

Toplumumuzun büyük bir çoğunluğu riyakârlığa ve ikiyüzlülüğe pirim verir hale gelmiştir.

Bu gerçekleri, ülkemizi yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların çok iyi görüp, ülkemizin menfaatleri üzerinde en azından dış politikada birlik mesajları vermeleri gerekirken, tam tersini yapmışlar ve yapmaktadırlar.

Bu demektir ki; Emperyalist Batı dünyası (ABD dâhil) 1974 Kıbrıs harekâtından sonra dersine çok iyi çalışmakta ve 1922 öncesi yapamadıklarını, 1924 Lozan da yarım kalan görevlerini tamamlayarak Servi tekrar hortlatmak istenmektedirler.

Şu gerçekler çok iyi tahlil edilmelidir. Dün Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya,Mısır, bugün Suriye yarın da sıra Türkiye’ye çok çabuk gelecektir. Batıyı yöneten emperyal zihniyetler yavaş yavaş bizlerin bilgisizliği ve beceriksizliğini, Anadolu insanının duyguları ile oynayarak bir takım macera dolu senaryolara sürüklemeleri yüzünden hızla hedeflerine doğru yürümektedirler.

Tamamen haçlı zihniyeti ile Müslüman’ın mücadelesi olan günümüzde yaşanan kavgaların nedenleri tarihi derinliklerimizde saklıdır. Acaba bu durumda suçlu olan ikiyüzlü Avrupa mı?

Yoksa tembelliğe, bilgisizliğe ve riyakârlığa pirim veren, kazandıran, çıkar gruplarının parselledikleri Ortadoğu’nun sözde İslam devletlerimi.

Bu günkü hükümetimizin uyguladığı dış politika acaba öncelikle milletimizin menfaatine mi? Yoksa felaketi mi?

Irak, Mısır, Libya ve Suriye ile ilgili, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler aldıkları kararlar ve çok üst düzeyde gösterdikleri aşırı tepkiler, alt alta konduğun da, artı sonuçlar alınabilecek midir?

Bilmemiz ve cevabı bulmamız bugün çok zor görünmektedir. Bu sorular benim zihnimi her zaman meşgul etmiş ve etmektedir. Asıl olan MÜSLÜMAN TÜRK Milletinin ve Anadolu halkının geleceğidir. Biz, Devlet olarak, Müslüman Orta doğu’yu koruma ve kurtarma adına atacağımız her adımda, Türkiye Cumhuriyetini ve Anadolu halkını tehlikeler içine sürüklemiş oluyoruz.

Tabi ki, Müslüman kardeşlerimize yapılan zulümleri de görmezlikten gelemeyiz. Türk halkı tepkisini en sert şekilde göstermelidir, Orada bir çekincem asla olamaz ama devlet aşırı tepki gösterebilecek güçte midir? Kıbrıs harekâtı sonrasında olduğu gibi bu günde halkı kaosa ve karamsarlığa itecek senaryolar mı yazılmaktadır?

Hükümetimiz bunların hesabını çok iyi yapmalıdır.

Devletin içinde olmayanlar bunları tam anlamıyla bilemez. Yürütmeyi elinde tutan siyasi iktidar bunları halkına anlatmalı ve Ortadoğu’nun en güçlü devleti gibi davranma hevesinden vazgeçmelidir. Uluslar arası dengeleri çok ince noktalarına kadar gözetmelidir. Arap dünyasının en güçlü ve batının kuklası durumunda olan Suudiler, Birleşik Emirlikler, Kuveyt ve Katar gibi Arap ülkelerine rağmen yapabileceklerimizin sınırlarını çok iyi çizmeliyiz. Anadolu halkını kaosa sürükleyecek, Müslüman Türk Milletini zaafa düşürecek boş maceraların peşine takılmamalıyız.

‘Devlet duygularla değil reel gerçeklerle yönetilmelidir’ gerçeğini unutmamalıyız.

Zihniyet alt yapısını eğitim ve öğretimle tamamlayamayan bir millet, dibi derin bir kuyuya taş atmamalıdır. Attığı taşın geriye dönüp sana musallat olabileceğinin hesabını yapmalıdır.

Söz konusu Müslüman halk olduğu zaman demokrasi, insan hakları gibi sözde evrensel değerlerin unutulduğu bir dünya gerçeğinden ve Müslümanlara karşı her yer ve zeminde canavarlaşan bir batı ruhu karşısında kılı kırk yarmalıyız.

Allah’a emanet olunuz.

Yazarın Diğer Yazıları