EYLÜL olunca hep bir veda gelir. Bir mevsimin başka bir mevsime yerini terk etmesi gibi. Eylül olunca değişim gelir, tabiat gibi insanlar gibi… Bir de Eylül olunca acılar gelir aklıma, “12 Eylül” gibi, “17 Eylül” gibi binlerce insanın döktüğü gözyaşları gibi… Düşündükçe acıtır içimi. 12 Eylül’ü geride bıraktık önümüzde 17 Eylül var. Neydi 17 Eylül? Türk Demokrasi tarihinin kara bir lekesiydi. Milyonlarca insanın seçmiş olduğu bir değeri yok etmekti. 17 Eylül Adnan Menderes’tir. Cuntacıların katliam günüdür.. İstiklal madalyası sahibi, hukuk adamı, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti’de görev yapan Adnan Menderes’in 17 Eylül 1961’de zorbalıkla idama çarptırılmasının yıl dönümüdür. 17 Eylül denilince katledilmiş bir demokrasi gelir aklıma. O tahammül edemeyen küçük beyinli büyük rütbeli kişilerin hedefiydi. Vesayet şimdilerde olduğu gibi o zaman da, “halkın dediği değil bizim istediğimiz olacak” deyip Adnan Menderes’e yapmadığı zulüm kalmamıştır. Gelin hep beraber o dönemde yaşananları arşivlere ve tanıkları dinleyerek bir bir hatırlayalım. Ne rezillikler yapılmış benim güzel memleketimde.
Yassıada mahkemelerinde sık sık tanık dinlenirmiş. Mahkeme başkanı tanığa sorar, “Hangi partidensin?” “CHP’liyim… Anamdan doğduğumdan beri CHP’liyim” reyis beyefendi. Dinleyici sıralarından bir alkış kopar. Mahkeme heyeti ise durumdan çok memnundur.
Sevgili dostlar bu yazmış olduğum nottan bir şey anlatabildim mi? O dönemdeki CHP’nin haline bir bakınız ne tarafta olduğunu anlayacaksınız. Dedim ya bu ülke hep kendi evlatlarını acımadan öldürmüş Aynı şeyler şuan Recep Tayyip Erdoğan’a yapılmıyor mu? CHP, MHP, HDP, BBP, Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa, Kandil’in hedefinde kim var? Tabiki de Erdoğan. Peki bunun en büyük nedeni nedir? Nedir biliyor musunuz sevgili dostlar vesayet rejimini ortadan kaldırmak istemesidir. “Bu ülkeyi asker değil halk yönetir” dedi. “Bu ülkeyi dış güçler değil vatan evlatları yönetir” dedi. Hep “halk” dedi.. Varoşlara indi halkı dinledi. Örselenmiş dışlanmış üvey evlat muamelesi görmüş halklara hep sahip çıktı. Bu halk önümüzdeki 1 Kasım seçimlerinde vesayet değil istikrar sürsün diyeceğinden hiç kuşkum yok.
Bakınız sevgili dostlar 17 Eylül Menderes’in idam kararı için size bir not daha. Yassıada mahkemelerinin Başsavcısı Altay Ömer Egesel’in 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den milletvekili olmak istediğini biliyor muydunuz? Eğer Altay Ömer Egesel ön seçimi kazansaydı, milletvekili olsaydı Yassıada’da Menderes’le birlikte yargılanacaktı. Milletvekili olamadı… Menderes hakkında dava üstüne dava açtı. “Bebek davası….Cımbız davası..” yüzlerce dava. Görüyorsunuz değil mi hainliği? Daha bu ne ki yabancı bir ülkenin lideri, Başbakan Adnan Menderes’e “3 at” armağan eder. Görevliler başbakana sorarlar, “Efendim bu atları ne yapalım?” “Bir haraya koyun.. Sonra icabını düşünürüz.” Atlar devletin harasına konur. Bir süre sonra Başbakana yine sorulur, “Efendim atları ne yapalım?” “Satın… Parasını da Kocatepe Cami Yaptırma Derneğine verin.” Konu böylece kapanır. Fakat hainler için kapanmaz. 27 Mayıs İhtilali olunca Menderes Yassıadada Türk Ceza Kanunu… Madde 240’dan yargılanır görevi suiistimal etmekten. Suçu da ne biliyor musunuz? Sevgili dostlar. Atların yediği arpanın ve otun parası…
Bu olaylarda beni en çok etkileyen başka bir konu ise şuydu. Adnan Menderes asıldıktan sonra, ailesinden “Cellat Ücreti” bile istenmiş. Hem de mahkeme kararıyla. Yargı kararı bu sıkıysa ödeme … Ertesi gün eve haciz gelir. 150 lira…. Cellat parası Menderes’in eşi Berin Menderes tarafından ödenmiştir. Sizi bilmiyorum fakat benim vicdanım şu an cız etti. Hem eşinizi öldürecekler bu acı yetmezmiş gibi bir de gelip biz eşinizi öldürdük öldürenin parasını ödeyin diyecekler. Bu alçaklıktır. Bu hainlerin hesabı muhakkak hak katında sorulacaktır. Ayrıca varsa bu hainlerin isimlerinin verildiği sokak ve kamu kuruluşu derhal sökülüp atılmalıdır.
Yine o dönemden alınan bir not aynen şöyle; bir takım komutanlar bildiri dağıtmış. Bildirinin altında ismi ve rütbesi de yazılı. Bu yalancı bildiride ne yazıyordu biliyor musunuz? “Bütün hükümet erkânı yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırırken ele geçirilmişlerdir.” O dönemde ne acıdır ki bunların hepsi oldu. Pekala o dönemde yaşananlar şimdi olmuyor mu? Tabiki de oluyor. O nedenle yıllarca öldürülmüş, demokrasisi elinden alınmış, yetim bırakılmış, sefil bırakılmış bir Türkiye’nin dönüm noktası 1 Kasım’dır. Herkes oyunu istikrardan yana kullanmalıdır. Eylül’de acılarımız hep tazedir o nedenle Adnan Menderes’in 17 Eylül 1961 idam edilişinin yıl dönümü olarak saygıyla ve rahmetle anıyorum.