Benim göllüce deyince iki isim gelir aklıma birisi Eski Başbakanımız mekanı cennet olsun Sayın Bülent Ecevit diğeri ise Torbalı Belediye Başkanımız Sayın Adnan Yaşar Görmez’dir. Göllüce Mahallesi Horasan’dan göçüp gelen Alevi canlarımızın mahallesidir. Göllüce mahallesi on yıl boyunca ilçede belediye başkanlığı yapan CHP’ye oy verdiği halde hiçbir hizmet alamayan öksüz bir mahallemizdir. Göllüce Mahallesi AK Parti Belediyesinden önce üvey evlat muamelesi gören bir mahallemizdir. Gariban ama yürekli insanları barındırır içerisinde. Yaklaşık 900’e yakın nüfuslu 250 haneli bir köy konumundadır. Göllüce deyince aklımıza ağaların baskısına ve zulmüne baş kaldıranlar gelir. Bundan tam 47 yıl önce 1968’de Bülent Ecevit bu ağaların zulmüne baş kaldıran Göllücelilerin haklı isyanını duyup bölgeye gelir. Ve yumruğunu kaldırıp der ki “Toprak işleyenin su kullananındır” adeta bölgede büyük bir rüzgâr estirir. Allah razı olsun mekanı cennet olsun değerli insan, şair, yazar olan eski Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’ten. Hem Göllücenin yangınını söndürür hem de kendini halkın gönlünde taht kurmasını ve iktidara taşımasının ateşini buradan fitiller. Artık o meşhur lakabıyla “Karaoğlan”dır. Göllüceliler artık rahat bir nefes almışlardır. Aradan 47 yıl geçer yani bugünlerde yerel basınımızda hepimizin de takip ettiği Göllüce Mahallesi’nin sorunu tekrar hortlar. Duvarlara “Diren Göllüce”, “Dağlar, Göller Bizimdir” yazıları yazılır. Köyün etrafındaki arazilerin sahibi olan Evliyazadeoğulları geçtiğimiz günlerde bu topraklarını 20 milyona yakın bir tutarla satar. Bu yerleri alan kişiye lafımız yok. Parası vardır alırda satarda. Buraya kadar sıkıntı yok. Fakat bu satılan yerlerin dışında, tapulu yerlerin dışındaki köyün mera yerlerini de tel örgüyle çevirip kendi hanesine yazması Göllüce de isyanın ateşini fitillemesine yetmiştir. İşte tam burada Torbalı Belediye Başkanımız devreye girer. Rahmetli Karaoğlan Toprak işleyenin su kullanın dedi. Belediye Başkanımız Sayın Adnan Yaşar Görmez’in de en büyük sloganı “Biz Halk İçin Varız” olmuştu. Bu sloganla Göllücelilerle buluşan belediye başkanımız hiç kimse mera yerlerini Göllücelilerin elinden alamaz deyip ikinci Ecevit dönemini başlatmıştır. Allah razı olsun belediye başkanımızdan. Göllücelilerin yüreği artık ferah olsun, gençlerin yüreği artık ferah olsun, ilçemizin yüreği artık ferah olsun. Artık bu ilçede biz halk için varız diyen bir belediye başkanımız var. Ezilenlerin, garibanların, yetimlerin yanında olan, onlara sahip çıkan bir belediye başkanımız var. Buradan Göllüceye içiniz rahat olsun diyorum. Buradan Göllücelilere artık sizi çantada keklik olarak gören ve yıllarca sizi hizmetten yoksun bırakan ve buna rağmen blok halinde oy verdiğiniz partilere pirim vermeyin diyorum. Hiçbir zaman sizle konuşmayan, köyünüze gelmeyen, sizi ciddiye almayan fakat hala sizden medet uman kişileri görün artık diyorum. Görüyorsunuz artık ufacık bir sorununuzda mahallenize gelen, sorunlarınızı halleden bir belediye başkanınız var. Buradan Belediye Başkanımız Adnan Yaşar Görmez’e konuyla yakından ilgilenip ‘her yer öz evlat, her yer eşittir’ muamelesi yaptığı için teşekkür ediyoruz.
GAVUR DAĞI MERA OLSUN
Son zamanlarda herkes birbirine sallar oldu. Her zaman söylüyorum her insanın ayrı bir dünyası vardır diye. Onları o ayrı dünyasında anlamak lazım aksi halde bazen kişi kendini alem-i cihan sanabiliyor. Benlik kavramı giriyor araya bir anda kişi Süpermen olup veya Herkül olup intikam almaya ve kendisinin mağduriyetine başka mağdur olanları da karıştırarak kurtarıcı rollerinde bürünebiliyor. Böylelikle artık her yerde her şeye olur olmaz eleştiriler yöneltiyorlar. Bu eleştirilerin en büyük bölümü gezgin bir insan olarak söylüyorum belediyemize yapılıyor. Yapılmasını da çok normal buluyorum. Fakat üzülerek söylüyorum bu eleştiri yapanların yüzde sekseni konuya vakıf olmayan, belediyeciliği bilmeyen, toplumsal çıkarları ön planda tutmayan bencil ve çıkarcı kişiler tarafından yapılıyor olması. Peki, bunların nedenleri ne? Önemli olan herkesi kendi dünyasında anlamak öyle değil mi? Çünkü kişi kendi sorununu kafasında o kadar büyütüyor ki o sorun memleket sorunu haline gelmiş gibi oluyor. Artık öyle bir hal alıyor ki hükümet kuruyor, hükümet yıkıyor, oyları düşürüyor, seçim kazandırıyor, seçim kaybettiriyor yani bunları tek başına hayal edip o doğrultuda kendince yapabiliyor. Konuyu biraz daha açalım. Günün birinde bir padişah kılık değiştirerek halkın arasına giriyor. Tabi çarşıda yürürken üç beş kişinin hararetli tartıştığını görüyor ve kendiside o eski elbiseleriyle halktan biri olarak gözükerek selamun aleykum diyor ve oturuyor. Padişah o meraklı bakışlarıyla kendi aralarında hararetli konuşan vatandaşları dinliyor. Vatandaş veriyor eleştiriyi, kötülüyor padişahın yönetimini padişahta çıt yok. İyice eleştirinin tozunu arttırıyor. Diyor ki işte ben padişah olsam şunu yaparım, şöyle yaparım, bu böyle olur derken padişah birden ayağa kalkıp ben padişahınızım diyor. Tabi koyu sohbete tutuşmuş üç beş kişi birden korkarak ayağa kalkıyor. Padişah sert bir şekilde, ‘demek sen padişah olsan öyle yapardın ha’ deyip soru yöneltiyor. Diyor ki şapkamı havaya atacağım yere düşene kadar dile benden ne dilersen. Tabi adam şaşkın emredersiniz padişahım diyor. Şapka havadan yere düşene kadar “Gavur Dağı Mera Olsun” diyor. Çünkü Padişahın yönetimine bunca eleştiriyi yapan kişi bir çobanmış. Bütün derdi de padişahın yasakladığı Gavur Dağı’nda koyunlarını otlatmakmış. Onunda bunca eleştirisi ve derdi buymuş. Yani anlatmak istediğim bir kişi kendi dünyasında kendi sorununu memleket sorunu gibi görmeleri ve acımasızca eleştirmelerinin nedenine çare olmak içindir. Günümüzde de bu böyledir. Adamın kafasındaki şey olmamıştır hoppala bütün derdi belediyeyi karalamak olmuştur. Tabi bu konuda yetkiyi elinde bulunduran kişilere de çok iş düşmektedir. Nasıl bir padişah onca eleştirilere rağmen hala vatandaşına dilekte bulunması için şans veriyorsa yetkiyi elinde bulunduran kişilerde karşısındaki insanın dünyasına girmeyi bilmelidirler. Öyle değil mi sevgili dostlar. Ben bir garip Engin olarak “hak” için söylüyorum bu önerimi. Karşındaki insanın dünyasına girersen o insanların isteklerinin aslında küçücük olduğunu anlarsınız. Veya zor bir istekse farklı yönlerle konuşup o şeyin olmadığını ikna edebiliriz. Öyle olmadığını ispatlayabiliriz. Sağlıcakla kalın…