Fiziksel istismar: Çocuğun bedenine zarar veren vurma, sarsma, ısırma benzeri; hangi amaçla yapılmış olursa olsun şiddet içeren her türlü eylemdir. Bu eylemin görünürde iz bırakıp bırakmaması fiziksel istismarın varlığını/yokluğunu etkilemez. Çocuğun bedenine şiddet içeren şekilde dokunmak bile fiziksel istismar kapsamına girer. Fiziksel istismar, diğer tüm istismar türlerinin yaptığı gibi, yalnızca bedeni değil ruhu da yaralar.
Duygusal istismar: Çocuğun duygusal bütünlüğüne zarar verebilecek her türlü davranışı içerir. Reddetme, aşağılama, umursamama, yıldırma, ilgi ve sevgiden yoksun bırakma, hakaret etme, ağır cezalar verme gibi eylemler duygusal istismarın kapsamında yer alır. Çocuğun duygusal gelişimi ve benlik saygısı üzerinde çok olumsuz etki ederler. Duygusal istismarı yoğun bir biçimde yaşayan çocuklar kendilerini sevilmeye layık görmez, kendilerini değerli hissetmezler.
Cinsel istismar: Çocuğun bir yetişkinin cinsel isteklerinin doyumu için nesne olarak kullanılması veya buna göz yumulmasıdır. Cinsel istismarın farklı türleri bulunmaktadır: Dokunmanın olduğu, dokunmanın olmadığı, şiddet içeren, cinsel sömürü (çocuk fuhuşu ve satışı), ensest.
Türü ne olursa olsun, istismar çocukta fiziksel ve/veya duygusal olarak çok ciddi hasarlar meydana getirir. Birçoğunun onarılması ve çocuk üzerindeki etkilerinin geri döndürülmesi oldukça güçtür. Çocuğun duyguları, düşünceleri, yaşama bakışı, kendisi, diğerleri ve dünya ile ilgili inançları ve hatta kişiliği yaşadığı bu deneyimlerden çok güçlü biçimde etkilenir.
İstismarın Çocuk Üzerindeki Etkileri:
Düşük benlik saygısı: Çocuk yaşadığı deneyimi değersiz olduğu düşüncesiyle ilişkilendirebilir. Kendisine yeterince saygı duymaz, kendisini değerli ve sevilmeye layık hissetmeyebilir. Kendisine saygı duymayan çocuk saygı uyandıracak şekilde davranmakta da zorluk yaşayacaktır.
Yoğun öfke ve intikam duyguları/ kendine zarar verme davranışı: İstismar deneyiminden sonra çocuk istismarcıya öfke duyabilir, ki öfkesini yaşaması ve yasal çerçevede dışa vurması desteklenmelidir. Çocuk yanlış bir inançla istismara uğramasında kendisinin de neden olduğuna inanabilir, istismarcıya yansıtamadığı öfkesini kendisine döndürerek kendisine zarar verebilir.
Depresyon, Akut Stres Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu: İstismar, bütün kaygı bozukluklarına ve duygu durum bozukluklarına yatkınlığı artırabilir. Fakat bu durum, bütün kaygı bozukluğu yaşayan insanların geçmişlerinde istismar öykülerinin olduğu anlamına gelmemektedir.
Madde bağımlılığına yatkınlık: Kişi baş edemediğini hissettiği sorunlar ve iyi hissetmeme hali nedeni ile yoğun madde kullanımına başvurabilir.
Sosyal ilişkilerde bozulma: İstismara uğrayan kişiler başkalarıyla ilişki kurmada isteksizlik ve güçlük yaşayabilirler. Güven duyguları ve sevebilme yetileri zarar görmüş olabilir. Bu kişiler diğerlerini istismarcıyla özdeşleştirebilir, herkesin kendisine aynı şekilde davranabileceği endişesini hissedebilir.
Okul sorunları: İstismar mağduru çocuk, diğer bütün yaşam alanlarının etkilenmesine paralel olarak okulda da sorunlar yaşama eğilimi gösterebilir.
Uyku bozuklukları: Kabuslar, kendini uykuya bırakmada zorluk, kaygı bozukluklarının bir uzantısı olarak da görülebilir.
Saldırgan davranışlar: İnsan gördüklerine öğrenmeye yatkınlık gösterir. Şiddet içeren davranışlar öğrenilir. Sorunları şiddetle çözdüklerini düşünen ebeveynler çocuklara yanlış model olarak sorunların yalnızca o şekilde çözülebileceğini öğretir. Farkında olunmaz ve değiştirmeye çalışılmazsa aynı kısırdöngü nesiller boyu devam edebilir.
Bağımlılık veya izolasyon: Yaşadığı deneyim çocuğun kendini güçsüz bulmasına neden olabilir. Kendisinin güçsüz olduğunu düşünen çocuk, başkalarına yapışmanın sorunlarla baş etmede daha akılcı olacağını düşünüp bağımlı bir kişilik örüntüsü geliştirebilir. Tersi bir durumdaysa çocuk etrafında güvenebileceği kimsenin olmadığını düşünebilir ve kendisini sosyal yaşamdan tümden uzaklaştırabilir.
Görüldüğü gibi, istismar; boyutu ne olursa olsun göz ardı edilemeyecek kadar önemli sonuçları olan, bu deneyimi yaşayan kişide kalıcı izler bırakabilen bir olgudur. İstismara uğrayan çocuklarda bu etkilerin geçmesi mümkün olmakla birlikte, bu etkilerle mücadele etmek kolay olmamaktadır. İstismar sonrası etkilerle baş etmeye çalışmadan önce, her birimiz çocukları istismardan korumak için bilinçli olarak çaba sarf etmeliyiz. Biz büyükler, bazen isteyerek, bazen de istemeyerek davranışlarımız ve cümlelerimizle çocukların kişiliklerini, yaşama bakışlarını, dünyayı güvenli, kendilerini güçlü ve değerli görmelerini çok güçlü bir biçimde etkileyebiliyoruz. Bunun bilincinde hareket etmek, dünyayı hem onlar için hem bizim için daha güzel kılacak.