“Ya ocağın altını kapatmadıysam… Fişte takılı bir şey var mıydı?” Emin olamıyorsunuz, dönüp bakmak zorunda hissediyorsunuz; malum risk büyük. Oysa yürüyüş parkuruna da epeyce yaklaşmıştınız. Bir yaşanıyor, iki yaşanıyor… Dönüp baktığınızda ocağın altını kapalı, kapıları kilitli buluyorsunuz ama kaygı bu, geçmiyor kolay kolay… Her seferinde aynı düşünceler beliriveriyor zihninizde. Tipik bir obsesif kompulsif bozukluk görüntüsü.
Etrafımızdaki kişilerden sıklıkla duyarız: “Bende takıntı hastalığı var; her şeyi kafama takıyorum…” Obsesif kompulsif bozuklukla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmayan birçok kişi zaman zaman ayrıntıcı ve karamsar düşünme tarzıyla bu ruhsal problemi birbirine karıştırabilir. Dahası kendisinin de bu bozukluğa sahip olduğunu düşünebilir. Oysaki çoğunlukla bu gibi düşünme biçimleri obsesif bozukluktan kaynaklanmaz. Her şeye takılıyorum diye düşündüğünüz şeyler hastalık anlamına gelmeyebilir. Obsesif kompulsif bozukluk kendine özgü yapısıyla bunlardan tamamiyle ayrılarak kendisini gösterir ve bu ruhsal sorunu yaşayan kişiler için oldukça sıkıntı vericidir.
Peki nedir bu obsesif kompulsif bozukluk? Obsesif kompulsif bozukluk temelde obsesyon ve kompulsiyon olarak adlandırılan belirtilerin oluşturduğu ruhsal bir bozukluktur.
Obsesyon: Nereden geldiği bilinmeyen, kişinin istemsizce düşündüğü ve ona rahatsızlık veren ısrarcı ve tekrarlayıcı düşüncelerdir. Kompülsiyon: Takıntılı düşüncenin (obsesyonun) yarattığı sıkıntıyı geçirmek için kişinin tekrar tekrar yaptığı davranışlardır. Bu davranışlar kişiye mantıksız ve anlamsız gelse bile kişi bunu yapmak ve sıkıntısını hafifletmek için çok güçlü bir istek taşır. Yazının girişindeki örnekte kişinin aklına gelen “Ocağı söndürdüm mü? Fişte bir şey bıraktım mı?” düşünceleri istemsiz bir biçimde kişinin zihnine hücum eden obsesyonlarken; kişinin eve dönüp bunları kontrol etmesi obsesyonların getirdiği kaygısını gidermek için yaptığı kompülsiyonlardır.
Toplumda obsesif kompulsif bozukluğun ömürboyu görülme sıklığı % 2-3’tür. Birçok vakada hastalığın 20 ile 35 yaşları arasında başladığı görülür. Obsesyonlar ve kompülsiyonlar çok çeşitli görüntülerle karşımıza çıkabilmektedir. Sık karşılaşılan bazı obsesyonlar: Mikroplardan korkma, düzen ve simetri takıntısı, öyle davranmadığı halde sürekli olarak hatalı ya da günahkar davranma korkusu, bazı sesleri, imajları, kelimeleri ya da sayıları aklından çıkaramama, aile bireylerinden birine ya da bir yakınına zarar vermekten duyulan korku… Sık karşılaşılan bazı kompülsiyonlar: Temizlik yapmak, her yeri silip süpürmek, sürekli elleri yıkamak, duş almak, diş fırçalamak, çekmeceleri, dolap kapılarını, kilitleri kontrol etmek, kapalı olduklarından emin olmak için defalarca açıp kapatmak ya da kilitlemek. Anlamsız olduğu bilinse bile bazı hareketleri tekrarlamak; mesela bir kapıdan girip çıkmak, sandalyeye oturup kalkmak, bazı nesnelere birçok kez dokunup bırakmak, eşyaları belirli bir şekilde toplayıp düzenlemek, belirli bir sayıyı belirli kez tekrarlamak, bazı davranışları belli bir sayıda yapmak, gazete, bazı kullanılmayan eşyaları biriktirmek, istiflemek şeklinde görülebilir.
Obsesif kompulsif bozukluk hangi şekilde karşımıza çıkarsa çıksın yaşayan kişi için oldukça yıpratıcı bir bozukluktur. Kişi hem obsesyonlarının verdiği yoğun kaygıyla uğraşmak zorunda kalır, hem de kaygısını hafifletmek için onu rahatlatan kompülsiyonlarla çok uzun zaman geçirir. İşte tablo en çok da burada korkunçlaşır… Obsesyonlar geldikçe ve kişi kendisini rahatlatan kompülsiyonlara devam ettikçe sıkıntılar biter mi? Hayır, ne yazık ki bitmez. Tersine artar. Kompülsiyonları yaparak geçici bir süreliğine kişi rahatlamış hissetse de, belli bir zaman sonra obsesyonlar varlıklarını sürdürür hatta daha da kötüsü şiddetlenir; şiddetlenen obsesyonlarla birlikte kompülsiyonlar da artış gösterir. Kişi kendisini kolayca bir kısırdöngünün ortasında bulur. Obsesif kompulsif bozukluk doyuruldukça yemeye devam etmek isteyen virüsler gibidir. İnsanı içten yiyip tüketirler. Yaşayan kişinin günlük işlevselliği, yaşam kalitesi önemli ölçüde bozulur.
Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre obsesif kompulsif bozukluğun en iyi tedavisi ilaç ve bilişsel davranışçı terapinin birlikte kullanımıdır. Bilişsel davranışçı terapide amaç; kompülsiyonları durdurmak ve kişiyi kaygıyla yüzleştirmek ve obsesyonlarının onun için anlamını değerlendirerek bu inançların gerçekliğini sorgulamaktır. Tabi ki de unutulmamalıdır ki obsesif bozukluk yaşayan her insan bunu birbirinden farklı deneyimler ve temel ortaklıklar dışında birbirinden ayrılır. O yüzdendir ki hem obsesif kompulsif bozuklukta hem de diğer psikolojik bozukluklarda herkes için ortak reçetelerden ya da aynı tedavi planından yararlanmak çoklukla mümkün olmamaktadır. Obsesif bozukluk tedavisi çok kolay olmamakla birlikte iyi bir işbirliği ile bu rahatsızlıkların kalıcı olarak önemli ölçüde azaldığı ve kişilerin kısa süreli acıya dayanarak uzun süreli bir rahatlamaya kavuşabildikleri bilinmektedir.