Gökçe Sertcan

Yas

Gökçe Sertcan

Çoğumuz ölümden korkar, onu düşünmekten kaçınırız. Yaşamın gerçeği olduğunu ve herkesin bir gün öleceğini bilmemize rağmen yakınımıza gelip bize kendisini gösterene kadar günlük koşuşturmada onu her an hatırlamayız. Ancak er ya da geç ölüm yaşamımıza girer. Çocuk da, yetişkin de olsak, geldiğinde ölümle tanışırız.

Ölen kişi bir yakınımızsa veya onu hiç tanımıyorsak da insanlar olarak ölümden üzüntü duyarız. Hele de ölen bizim çok sevdiğimiz biriyse yaşama bakışımız çok farklılaşır. Uzunca bir süre anlamsız gelir yaşam, daha önceden gördüğümüz renkleri görmemiz zorlaşır. Güldüğümüz şeyler eskisi kadar güldürmez bizi, daha iki gün öncesine kadar yapmaktan çok hoşlandığımız şeyler bile tatsızlaşır. Bazen kendimizi kapatırız sevdiklerimize. Kara bulutlarla kaplanmıştır içimiz; işte bu tam da yas sürecini anlatır.

Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde kara bulutlar içinde yaşadığımız sürece yas denir. Yasın nasıl yaşanacağı ve ne kadar süreceği, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Ne kadar sürerse sürsün, yas tutan kişiye hiç geçmeyecekmiş gibi gelir. Bu süreç, büyük bir üzüntünün yanında birçok farklı duyguyu da içinde barındıran bir süreçtir. Öfke de, acı da, keder de, şaşkınlık da içerebilir.

Yas tutan insanlar farklı görünebilirler, duygularını farklı ifade edebilirler ama birçoğu ortak bazı aşamalardan geçerler. Bu aşamalar: inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamalarıdır.

Kişi inkar aşamasında yaşadıklarını kabullenmekte ve sevdikleri kişinin öldüğü gerçeğine inanmakta zorlanır. Beyin bu aşamada duygusal olarak baş etme konusunda tam hazır olmadığını düşündüğü kişiyi ondan bağımsız korumak ister gibi davranır adeta. Gerçeği göstermez ona bir süreliğine.

Öfke aşamasında olan kişi yaşadığı duruma isyan eder. “Neden ben?” “Neden o?” diye sorar. Artık gerçeği kalben olmasa da zihin olarak kabul edebilmektedir. Huzurlu değildir. Sorgular… Ölen kişiye de, kendisine de kızgınlık duyabilir. Hatta bazen kızgınlık daha da genellenir; kişi diğerleriyle de öfkeli bir iletişim tarzı sergileyebilir.

Pazarlık aşamasında kişi yaşadığı durumu yaşamıyor olmak için umutsuzca pazarlığa girişir.

Depresyon aşamasında kayıp yalnızca zihinle değil, kalben de hissedilir. Burası bir çocuk saflığı ve doğallığıyla üzüldüğümüz yerdir. Ne kadar süreceği yine kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bütün aşamalar ve bütün duygular gibi yaşanması normaldir.

Kabullenme aşamasında kişi kaybıyla ilgili hala üzüntü duyabilir; fakat özlem duygusu daha baskın hale gelir. Kişi kaybını kalben de zihin olarak da daha çok kabullenir. Kişinin üzüntüsü veya özlemi sosyal yaşamını, uğraşılarını, şu an yaşamdan aldığı zevki ve geleceğe yönelik umudunu eskisi kadar etkilememektedir.

Yas tutan kişide bu aşamalar bazen iç içe geçip birlikte yaşanabilir. Bazen de kişi bir aşamada takılıp kalıp gerçeği zihni ve yüreğiyle kabullenmekte zorlanabilir.

Sevdiklerimizi kaybetmek hepimiz için çok üzüntü vericidir. Kederle yaşamaya devam etmek, acı çekmek çok zordur. Kaybettiğimiz kişiyi bir daha göremeyecek, sesini duyamayacak, onunla bir şey paylaşamayacak olmak çok acı vericidir.

Hiç mi çaresi yoktur bu acının? İnsan bu süreci nasıl daha kolay atlatabilir? Gerçek şudur ki; yası kolaylaştıran şey onu yaşayabilmektir. Farklı gelebilir, nasıl olur diye düşünebilirsiniz; ama yasın tek ilacı yine kendisidir. Ne kadar sürecekse, bizi ne kadar ağlatacaksa ona izin vermek bu süreci kolaylaştırır; elbette kendimizi dış dünyaya kapatıp sağlığımızın bozulmasına izin vermeden. Bütün duygularımıza onları iyi kötü diye ayırmadan izin vermek önemlidir. Öfke de duyabiliriz kaybettiğimiz kişiye, ona karşı suçlu da hissedebiliriz. Her ne hissediyor isek bunları güvendiğimiz, bizi yargılamadan ya da tavsiye vermeden dinleyebilecek birileri ile konuşmak veya yazmak ferahlatır bizi. Acımız da olsa sevdiğimiz diğer kişilerden esirgemezsek sevgimizi, acı paylaştıkça hafifleyebilir, birbirimize iyi geldiğimizi görür, daha iyi hissedebiliriz. Kendimize iyi bakabilmek bize huzur ve mutluluk veren duyguların içimizde barınabilmesini kolaylaştırır; sağlıklı bir beden bizim ve sevdiklerimiz için önemlidir.

Son olarak bilelim ki; şu anda nasıl hissediyor olursak olalım, bazen hiç geçmeyekmiş gibi hissetsek de bir zaman sonra bu duygular bizi bu kadar rahatsız etmeyecek ve zamanı geldiğinde eğer izin verirsek taze olanlarla yer değiştirecektir. İşte o zaman kalbimizin ta merkezinde hissedeceğiz kaybettiğimiz yakınımızı, onun sevgisiyle önce kendimiz çoğalacak ve başkalarına da o sevgiyi yayabilecek, yaşama daha çok umut ve anlamla bakabileceğiz.

(Ölüm demişken, keşke her birimiz öyle hissedebilsek ki insan canından daha değerli bir şey yok… Keşke böyle acı çekmesek… Kaybettiklerimiz nurlar içinde uyusunlar, ama yok yere daha fazla can kaybetmesek…)

Yazarın Diğer Yazıları