Gönül Birgül Adıgüzel

Özgüvenli  çocuk lar yetiştirelim

Gönül Birgül Adıgüzel

Özgüven gelişimi çocuğun doğduğu andan itibaren başlar, bu dönemde temeli atılan özgüvenin gelişmesinde aile, arkadaş çevresi, öğretmenler çok etkilidir. Özgüven geliştirme, çocuğun kişiliğini yargılamadan,eleştirmeden olduğu gibi kabul etmek ve şartsız sevmek ile olur. Çocukla iletişim kurarken kullandığımız destekleyici ve yüreklendirici sözcüklerle olur. Onunla iletişimimizde olumlu tepkiler vererek, empati yaparak olur. Okulda öğretmenlerle yada evde eşinizle, arkadaşlarınızla çocuklarınız hakkında konuşurken, benim çocuğumun özgüveni eksik veya özgüveni çok yüksek gibi sözler kullanırsınız. Özgüven ile aşırı özgüven karıştırılır. Peki nedir aşırı özgüven ve özgüven yetersizliği ?

Aşırı özgüvende kişi kendisini olduğundan daha üstün bir kişiymiş gibi göstermeye çalışır. Bunun nedenileri, anne ve babanın çocuktan beklentilerinin yüksek olması yani çocuğun başarabileceğinden daha fazlasını istemeleridir. Bir diğer neden övgünün yanlış kullanılmasıdır.”Sen bir tanesin, akıllısın, zekisin, vs. Bu şekilde söylendiğinde çocuğun kendisini keşfetme, kendisini geliştirme, becerisi elinden alınmış olur.Çocuğun kişiliğini değil yaptıklarını övecek olursak çocukta yaptığı hataları inkar etme duygusunun gelişmesini engellemiş oluruz.

Yetersiz (Düşük) özgüvende kişi kendisine ve yeteneklerine güvenemez. Sorumluluk almaktan çekinir, yapması gereken işleri üstlenmekten kaçınır, başarısız olmaktan korkar. Ailelerin tutumu ve eğitim hataları sonucunda özgüvenden yoksun bırakılan çocuklar kendilerini ailelerine ispatlamak ihtiyacı hissederler. Bunun sonucunda da çocuklar, ya okuldan kaçar, ya bir gruba katılır, ya marka tutkunu olurlar. Anne ve babaların mükemmelliyetçi olması, çocuğun davranışlarının anne ve babası tarafından beğenilmemesi, eleştirilmesi, nerde nasıl davranması gerektiği ile ilgili sürekli yönlendirilmesi,çocuğun kişiliğinin eleştirilmesi( sen yapamıyorsun,  sen beceriksizsin ,sen anlamazsın vs.),çocuğa sorumluluk verilmemesi, yeteneklerine güvenilmemesi, arkadaşları ile kıyaslanması, çocuğun riske girmesine izin verilmemesi yeterli olma duygusunu ve sevilebilir olma duygusunu zedeler.

Özgüveni olan çocukların özelliklerini ise şöyle sıralayabiliriz. Meraklıdırlar ve öğrenmeye isteklidirler. Mücadele etmeyi severler, gerektiğinde dikkatlerini toplayıp yaptığı işe konsantre olabilirler. Başarı ve başarısızlıklarını ders almak için fırsat olarak değerlendirirler. Güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadırlar. Eleştiriye karşı hoşgörülüdürler. Başkaları ile değil kendileri ile yarışırlar.

Anne ve babalar olarak çocuklarımıza ve onların yeteneklerine güvenirsek, ev içinde ve dışında sorumluluk almaları için onları destekler ve yüreklendirirsek, onlara çocuğumuz olduğu için karşılık beklemeden sevgi ve saygı gösterirsek , onunla kaliteli zaman geçirirsek; çocuklarımız da sevilmeye ve değer görmeye layık oldukları inancını taşırlar. Bu inanç onların kendilerine olan güven duygusunun temelini oluşturur. Evde değer gören çocuk, başkalarına da değer verir. Özgüvenli büyüyen çocuklar, okul yaşamında da girişken, akademik başarısı yüksek, kendisi ile ilgili sorumluluklar alabilen, gelecekle ilgili hedefleri olan hedeflerine ulaşmak için çalışan ve gerçekleştirme çabası içerisinde olan bireyler olarak büyürler. Yetişkin olduğunda kendi kararlarını kendisi alabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen, işte ve evde sorumluluk bilinci ile hareket eden, gelecekle ilgili hedefleri olan, başarılı bireyler olur.

Biz anne ve babalar hepimiz özgüvenli çocuklar yetiştirmek için çaba gösteriyoruz.. Unutmayalım her çocuğun kendine özgü bir biçimde büyüme hakkı vardır. Çocuğumuzu korumak isterken bunun sınırını ayarlayabiliyor muyuz? Korumak isterken onun kendisi ile ilgili  bir yaşam deneyimi edinmesini yada bir beceri geliştirmesine fırsat veriyor muyuz? Tek başına yapabileceği şeylere izin veriyor muyuz? Çocuğun başarılarını yeterince görüp destekliyor muyuz yoksa başarısızlıkları üzerinde odaklanıp sürekli bunlardan mı bahsediyoruz? Çocuğumuzu ayrı bir birey olarak görüp ona saygı gösteriyor muyuz yoksa saygıyı hep ondan mı bekliyoruz? Çocuğumuzun duygularını ciddiye alıyor muyuz yoksa onun duygularını görmezden mi geliyoruz yada onun duyguları ile alay mı ediyoruz? Onunla göz teması kurarak mı konuşuyoruz yoksa tepeden hükmetme duygusu ile mi konuşuyoruz? Çocuğumuza sen değerlisin, seviliyorsun mesajını verebiliyor muyuz? Onun yapabildiklerini, becerilerini görüp destekliyor muyuz? Bunlar üzerinde biraz düşünmeniz dileğiyle..!

 

Yazarın Diğer Yazıları