Üzerinde yaşadığımız dünya binlerce fikir ve cereyanın panayırı haline gelmiştir. Her inancın ve sistemin, fikrin pek çok takdimcisi, savunucusu, propagandacısı vardır. Şunu hemen ifade edelim ki fikirlerin, sistemlerin isimlerinin değişik bazı konularda farklılıklarının olması sonucu pek etkilemez. Çünkü yeryüzünde temelde iki sistem vardır.
1)Vahiy sistemi (ALLAH’ın Yolu)
2) Beşeri sistemler…
Bu sistemin ayırdığı en büyük ve önemli husus; kanun ve müeyyidelerin, yasaların tespitidir…
Mesela Hz. Musa ile Firavun, Hz. İbrahim ile Nemrut arasında geçen münakaşada da bu gayret açık olarak ortaya konur. Onlar (Firavun ve Nemrut v.b.) Kendi ülkelerinde yürütülmesi gereken yasaların, düzenin kendilerince tayin ve tespitinin kavgasını veriyorlardı. (Mevdudi, dört terim, Rab bahsi)
İslam, bütün sistemlerden farklıdır. O, ne yama kabul eder, ne de başkalarına yama olur… O, yaşanılan düzenlerin yıpranan, yetersiz yerlerine bir çare olarak ta düşürülmemelidir… O, tam olarak ancak kendi sistemi içinde yaşanır… O olmadan insanlardan bir İslami yaşayış istemek, mümkün değildir… Hem bugün tam olarak, O’nun yaşadığı bir yerde yoktur… İslam’dan mahrum yaşayan yaşanılmasının mücadelesini vermeyen Müslümanlar başkalarının davetine muhatap olmuşlardır.
Yaşanılan sistemlerin eksikliği… İslam’ın bir suçuymuş gibi gösterilmektedir. Müslümanlarda, bilhassa İslami bir ibadet manzumesinden yaşanılanlar batının cazibesine, “eşitlik” safsatasın kurban gitmişlerdir. Öyleyse temelde yapılacak olan “İslam’ı” Bir bütün olarak, ibadet, ekonomi, iktisadıyla, muameliyatıyla, her şeyiyle öğrenmek, öğretmek olmalı, buçukçuluktan kurtulmalıyız… Yani ALLAH’ı Rab, Peygamber (S.A.V.) Resul, İslam’ı Din olarak kabul mecburiyetimiz vardır…
Hak kılığına sokulan batılıların, curcunasından, hegomanyasından, göz boyacılığından kurtulmak için islamı tam anlamak, yani kalp ve kalıbımızla, fikrimizle, zikrimizle, her şeyimizle “Müslüman olmak” mecburiyetindeyiz…
İşte burada anlaştıktan sonra İslam’ın meselelere bakış açısını, işçisini, işvereni… vs. ele alabiliriz. Yani İslam’ı temelde kabul etmeyen insana, bizim İslam’ın müesseselerini, yapısını anlatmamız pek tesirli olmaz. Ancak bu, bizim ümitsizliğimizi göstermez. Kabul edenlere de dinimizi her yönüyle anlatabiliriz.
Hayırlı sonuç, temelin sağlamlığına bağlıdır. “Kabulümüz” tam, bütün olursa gerisi kolaydır.
İslam’ın kurtarıcılığına inanmayan, kurtuluşu başka yerlerde arayıp bazen İslam’dan bahsedenler istismarcılardır. Hayırlı Cumalar