Babası beni kolumdan çekti, “Kubilay gel, sen felsefe mezunusun halimizden anlarsın “dedi. Ben zihnimden “Herhalde bana felsefe ile alakalı bir şey soracak” diye geçiriyorum. Meğerse öyle değilmiş. Kızı felsefe bölümünü kazanmış ama baba, bunun iyi mi yoksa kötü mü bir şey olduğuna karar verememiş. Daha doğrusu, genç kızın felsefe bölümünü kazandığını duyan yakınları kızı da babayı da öyle korkutmuşlar ki, sanki kızcağız üniversiteye değil de, ceza evine gidecek. Babayla birlikte yan tarafa geçtik. Kızcağız orada bir sandalyede oturmuş duruyor. Onu çocukluğundan beri tanıyorum. Felsefe bölümünü kazanmış olan o kızcağız sandalyede bir cinayet sanığı gibi oturuyor. Sonra baba ile ve onunla konuşmaya başlıyorum. Kız felsefe bölümünü bilinçli olarak tercih etmiş ama toplumun bu bölüme karşı olan negatif tavrını hesaplayamamış. Baba da aynı şekilde gelen tepkilerden epey ürkmüş. Kızın felsefe okuyacağını öğrenen yakınları kendisine bir vebalı gibi davranmışlar. Genç kız, benim 17 yıl önce yaşadığım karmaşanın bir benzerini yaşamaktaydı. Felsefeyi kucağında bulmuştu ama bu, toplum tarafından istenilmeyen bir çocuktu. Ayrıca felsefenin maddi bir getirisi filan da yoktu. Daha da garibi toplum felsefe okuyanlara “deli ya da inançsız” kimseler olarak bakma eğilimindeydi. İyi de, nedir bu felsefe, ne işe yarar? Ve toplumsal itkilerimiz felsefeyi neden “tu kaka” ilan eder? Bu, çok kapsamlı bir mesele ve bir gazete köşesinin hacmi bu meseleyi izah etmeye yetmez. Ama ben, tekrar ikinci bir şansım olsa yine felsefe bölümünde okurdum. Hatta üçüncü bir şansım olsa da aynı bölümü tercih ederdim. Felsefe için de, kısaca şunu söyleyebilirim: Felsefe bir düşünme bilimidir ve dünya, düşünceler etrafında döner. Felsefeyi ve dolayısıyla düşünceyi dışlayan toplumlar da olsa olsa kendi ekseni etrafında dönerler.
Haydi Yurdadoğ! Platform sırası sende
Torbalı Ticaret Odası tarafından kurulan destek platformu kimi eleştirilerin odağına oturdu. İlk hamle MHP İlçe Başkanı Yurdadoğ Mutlu’dan geldi. Mutlu, “Bu platform neden bir tek AK Parti’nin adayı olan Atilla Kaya için kuruldu. Ve neden bizim adayımız olan Halit Dalgıç oraya çağırılmadı?” diyerek (kendisine göre haklıdır)serzenişte bulundu. Ticaret Odası Başkanı Abdulvahap Olgun’un bu platformu kurmaktaki ve orada sadece Atilla Kaya’ya destek olunması çağrısındaki niyetini bilmiyorum. Sadece, Atilla Kaya’nın Halit dalgıç gibi beşinci sırada değil de, ikinci sırada olması hasebiyle desteklendiğini biliyorum. Bu noktada Atilla Kaya’ya destek verilmesini talep etmek gayet mantıklı. Orada iki adaya da destek açıklaması yapılsaydı ve “Yarımız Atilla Kaya’yı diğer yarımız da Halit Dalgıç’a destek olalım.” denilseydi bu, belki daha demokratik ve eşitlikçi bir yaklaşım olurdu ama hiç de akıllıca olmazdı. Bence Yurdadoğ Mutlu’nun yapması gereken, Halit Dalgıç adına da benzer bir platform düzenleme işini organize etmek olmalıdır. Yurdadoğ’dan da bir platform bekliyoruz artık.
Bir ülkeyi bölen Nobel!
Profesör Aziz Sancar’ın kimya dalında Nobel ödülü kazanması Rhinna’nın Fransa’da İbrahimoviç’in maçını izlemesi kadar dikkat çekmedi ülkemizde. Nobel almış olmasının önemi de, Aziz Sancar’ın etnik kökeni kadar konuşulmadı. Kimisi ,“Aziz Sancar Kürt kökenli” dedi. Bir başkası ,“Bal gibi de Türk” savına tutundu. Araya karışan başkaları da, “O, gerçek bir Kemalist” ifadesinde bulundu. Alın size Türkiye’nin ahvalini gösteren ideal bir örnek. Ne diyelim ki… Ne Amerika, ne Rusya ne de Avrupa. Bu ülkeyi bölen Nobel ödülünden başkası değil efendiler.