Günün sözü “Bir kızın kusurlarını öğrenmek için onu kız arkadaşına övünüz.”Benjamin Franklin
Torbalı Belediye Başkanı Adnan Yaşar Görmez ile gerçekleştirdiğimiz röportajın tam metnini dün gazetemizde yayımladık. Röportajla ilgili olarak tarafıma, gerek olumlu gerekse olumsuz eleştiriler yöneltildi. Baştan ifade edeyim ki,bunlar son derece doğal eleştiriler. Zaten eleştirilmiyorsak dikkate alınmıyoruz demektir. O nedenle o eleştirilerin her birisini de ciddiye alıyor ve her birisine saygı duyuyorum. Hayatım boyunca hep öğrenmeye açık bir insan olma gayreti içindeyim. On yıldan beri bu işle iştigal etmemize rağmen bizim de gazetecilik hususunda öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Şunu ifade edeyim; yaptığımız röportajın amacı Adnan Yaşar’ı terletmek, onu köşeye sıkıştırmak değildi. Röportajı onu ve çalışmalarını göklere çıkarmak için de yapmadık. Bizim amacımız sadece Belediyenin ve onun başındaki ismin röntgen filmini çekmekti. Bunu da başardığımıza inanıyorum. Bir de şöyle bir gerçek var. Biz gazete olarak, bir önceki Belediye Başkanı İsmail Uygur ile de defalarca röportaj yaptık. Hatta hiç unutmam yazdığım bir köşe yazısı dolayısıyla İsmail Uygur beni mahkemeye vermişti. O zamanın parasıyla 10 bin liralık bir tazminat davası söz konusuydu. Dava henüz devam ederken ofisine gidip onunla röportaj yapıyor ve sonra da bu röportajı aslına sadık kalarak gazetemizde yayımlıyorduk. Röportaj için ofisine gittiğimizde Uygur, bana, “Siz de sert yazılar yazıyorsunuz.”gibisinden bir şeyler söylemişti. Ben de kendisine “O da bizim işimiz. Bırakın da işimizi bildiğimiz gibi yapalım.”tarzında bir yanıt vermiştim. Bu örneği şunun için verdim. Gazeteci ,uzaktan eleştiren kişi değildir. Gerçek bir gazeteci, kıyasıya eleştirdiği bir isimle yüz yüze gelip gerektiğinde onunla röportaj yapabilen kişidir. Bu mesleğin gerektirdiği cesaret ve yazdığının arkasında durabilme erdemi bunu zorunlu kılar. Şimdi, ben öyle tahmin ediyorum ki, bugün Torbalı basınında bizim röportajımızla alakalı eleştiriler olacak. Bu durum da gayet doğal elbette. Ama o eleştiri yapan arkadaşlara kendilerinin de Adnan Yaşar ile bir röportaj yapmalarını öneriyorum. Bunu yaptıklarında gerçek niyetlerinin objektif gazetecilik yapmak olduğuna beni de ikna edebilirler.
Karakuyu’dan bir asparagas sitemi
Karakuyu sakinlerinden olan ve MHP’li kimliğiyle bilinen Tayfun Öztürk, dün beni arayarak kendisiyle alakalı yapılan bir haberden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Torbalı’da günlük olarak yayımlanan Ege Gazetesi, Torbalı Belediyesi’nin Karakuyu’da yapacağı bir etkinliği eleştirdiği haberinde Tayfun Öztürk’ün sözlerine yer vermiş. İşin garip tarafı Tayfun Öztürk’ün böyle bir haberden haberinin olmaması. Yani kendisinin o gazeteye demeç verdiği filan yok; ama gazetedeki arkadaşlar haberi yazarken Tayfun Öztürk’ün ağzından vermişler. Tayfun Bey, bu konudan son derece rahatsız olduğu için söz konusu gazetenin ofisini aramış. Onlar da o haberi internetten aldıklarını beyan edip kendilerini savunmaya çalışmışlar. Arkadaşlarımızı buradan uyarmak zorundayım. Kişilerin ismini kendilerinin rızası hilafına bu şekilde kullanmanız habercilik etiği açısından hiç hoş bir durum değil. Genç arkadaşlarımızdan olan Ertunç Tutar’ın o gazetenin yönetimini devraldığı bilgisi bana ulaştı. Ertunç’un bu tür konularda daha hassas davranacağını ümit ediyorum. Belediyeyi eleştirmek adına masum insanları öne sürmek ve haberlerde onların görüşlerini kullanmak kimseye bir şey kazandırmaz ama o masum insanları zor durumda bırakabilir. Lütfen daha dikkatli olalım!
Bu şiir İZBAN’a yazılmış gibi
Türk edebiyatının usta şairlerinden Necip Fazı Kısakürek’in bir şiiri adeta bizim, bir türlü saferleri başlamayan İZBAN’a yazılmış gibi. Son olarak İZBAN’ın mayıs ayında seferlerine başlanılacağı ifade edilmişti. Şimdi bu tarih, Ağustos’a, Eylül’e kadar sarkabileceği ifade ediliyor. Ne dersiniz, sizce de aşağıda yayımlayacağımız o şiir İZBAN’a ithaf edilmiş gibi durmuyor mu? Buyrun okuyun, eminim ki siz de bana hak vereceksiniz. İZBAN’ın gelmesini dört gözle bekleyenler bana daha çok hak verecekler.
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık neye yarar.
Necip Fazıl Kısakürek