BU bir pazar yazisidir.
Pazar dedigimde hepinizin aklina, çarsi pazar muhabbetleri geldi biliyorum.
Ne yaparsiniz sizleri de suçlayamam.
Zamanimiz dünyasinda her sey pazar eksenli..
Insanlar pazarlara tasiniyorlar, pazarlara tasiyorlar ve en kötüsü de pazara düsüyorlar.
Fakat ben buradaki makalemde o manadaki pazari kastetmiyorum.
Bugün günlerden pazar.
Hepiniz bilirsiniz haftanin günlerinden bir gündür pazar.
Diger günler gibi, sali gibi, çarsamba gibi dönüp durur takvimlerde.
Düsünüyorum da ne sikintili bir hayati vardir pazar gününün.
Dön babam dön, zor is.
Isi olan insanlar yani çalisan kesim çok severler pazar gününü.
Isi olmayanlara zaten hergün pazar.
Türkiye’de pazar sabahlari sokaklarda inlerle cinler kalabalik bir seyirci toplulugu önünde geç saatlere kadar maç yapar.
Çünkü ülkem insani için pazar günü uykunun gözüne gözüne vurmak için en uygun zamandir.
Millet olarak uyanik geçiniriz öyleyizdir de…ancak çok az bir kismimiz aslinda bütün ömrümüzün uykuda geçtigi gerçegini söyleme cesaretine sahiptir.
Onlar için de epey fazla sayida hapishanemiz mevcuttur,endiselenmeye gerek yok yani.
Pazar günleri kiliselerde ayin olur.
Bunu hepimiz biliriz çünkü hepimiz televizyonda film izleriz.
O filmlerdeki yabanci kisiler de pazar günleri kiliseye gidip,peder efendinin vaazini dinlerler.
Oradan çiktiktan sonra da hayatlarina tekrar ayni insan olarak devam ederler.
Yani hiçbirisi sakal birakip, ikindi namazina yetismek için plan program yapmaz.
Bizler de filmlerdeki bu sahneleri izleyip: “iste çagdaslik,iste sekülarizm bu,dinin özel hayatta yeri bu olmali arkadas” gibisinden entel muhabbetlere girisiriz.
Oysa ki ne Hristiyanizdir ne de Avrupa ya da Amerika’da yasiyoruzdur.
Fakat dedik ya pazar uykulari agirdir, o yüzden böyle entel gevezelikleri hos görmekte fayda var.
Ha unutmadan onu da yazalim, ülkemizde ögrenci milleti olarak adlandirilan kesim pazar gününden nefret eder.
Bu tavirlariyla daha küçük yaslarindan itibaren disiplinden ve sistemli yasamaktan hazzetmediklerini ve anne babalarinin izinden gidecek olduklarini gösterirler.
Okulun, ögretmenin, matematik dersinin, sabah erken kalkmalarin, yumurta kokulu arkadaslarin olmadigi bir dünya ütopyasi çizerler kafalarinda.
Çocuk iste naparsin?
Buraya kadar hersey iyi güzel de tabiatin, doganin, gökyüzünün, bulutlarin cumartesi, pazar’i yoktur.
Yagmur: “Bugün pazar arkadas, ben aksama kadar yatacagim, o yüzden bugün yagmam” demez.
Günes: “Bu sabah geç dogacagim ne de olsa pazar, kahvaltidan sonra biraz televizyon takilirim” demez.
Tabiat, tabiatligini yapar yani.
Bugün de pazar ve disarida yagmurlu, kasvetli bir hava hakim.
Ben de bu yaziyi böylesi duygu ve düsünceler içinde yaziyorum. Gazetede sali günü çikar muhtemelen.
Sali’ya kadar kim öle, kim kala… Haydi çarsiniz pazar olsun.