Kubilay Kaplan

DÜKKAN DEĞİL MAYIN TARLASI

Kubilay Kaplan

Günün sözü “Kolanın kapağından bedava çıkar; şarabın kapağından çıkmaz.” Kubilay Kaplan

Belki üç-beş defa yazdım. Hafıza-i beşer nisyan ile malül olduğu için bugün tekrar yazalım; Torbalı çarşısındaki dükkan açıp kapama trafiğinin önü alınamıyor. O nedenle, bazı noktalardaki dükkanların üzerine iliştirilen “kiralık” etiketi hiç değişmiyor. Bir sabah o dükkanı kiralayan kişiler, kiralık etiketini heyecanla söküp işe koyuluyorlar. Bir bakmışsınız bir ay geçmeden dükkan boşaltılmış ve kiralık etiketi yine orada. Hüsrana uğrayan eski kiracılar maddi manevi kayıplarla dükkanı boşaltmış oluyorlar. Ama çok geçmeden o dükkana başak bir talip çıkıyor ve bu kısır döngü bu şekilde devam ediyor. Üç yıl içinde yedi-sekiz kişinin sermayesini batırdığı böyle yerler biliyorum. Ticarette “ya tutarsa?” mantığı ile yola çıkılırsa sonuçta “ya yutarsa?” endişeleri kaplıyor dört tarafınızı. Öyle noktalara öyle şeyler üzerine dükkan açılıyor ki, insan bu noktalara dükkan açanların aklından şüphe ediyor. Bazı girişimciler “dükkan açacağım” diye mayın tarlasına giriyorlar haberleri yok. Durum hakikaten vahim ve üzücü.

Yeni şeyler söylemek

Orijinal düşüncelere sanki her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Etrafımızdaki zihinler ve o zihinlerce sürdürülen yaşam tarzları o kadar birbirine benzeşir hale geldi ki…O nedenle olsa gerek yeni şeyler söyleyen insanlara olan susuzluğumuz daha da katmerlendi. Hemen herkes, benzer şeyleri, benzer şekilde dile getiriyor. İnsan beyni mucizevi bir organ… Nörologlar bu mucizevi organın sırlarını çözmek için yıllardır uğraşmaktalar. Ama onca araştırmaya karşın henüz denizin sahilinde sayılırlar. Böylesi mucizevi bir organdan, yaşamını sürdüren her insanda bir tane var. İyi de neden müstesna düşüncelere payanda olan beyin sayısı bu kadar az? Antik Çağ’da kimi tapınakların girişinde “kendini bil!”yazmaktaydı. O dönemde, bütün bilgeliğin bu tek sözcüğe sığdırılmış olması manidardır. Belki de “kendini bil” ile kast edilen şey “değerini bil” idi. Kendini bilen insan, değerini de bilmenin bilincine varacak ve hayatını o şekilde düzenleyecekti. Bilgeliğe ulaşmış insan, sahip olduğu müstesna bilinci daha yüce ve anlamlı bir hayat için sarf edecekti. O tapınaklardaki yazılara kafa yorup kendimizi bilebilseydik, dünya daha yaşanılası bir yer olabilirdi. Antik çağlardan bu yana insan bilgisinin sınırları sürekli genişledi. Genişlemeye de devam ediyor. Ama biz hala kendimizi bilme bilincinden uzağız. O nedenle etrafımızda yeni şeyler söyleyenler yok artık.

Yorgun demokrat kahvede mi hala?

6 Mart tarihinde bu köşede yayımladığımız “yorgun demokrat kahvede” başlıklı yazı , her nedense okuyucularımızın büyük teveccühüne mazhar oldu. Kısa hikaye tarzında kaleme aldığımız yazıyla alakalı olarak epey iyi geri dönüşler aldık. Hiç tanımadığımız kimi okurlarımız bile internet kanalları vasıtasıyla bize mesaj göndererek yorgun demokrat’ın devamı olup olmadığını soruyorlar. Aslında aklımda böyle bir şey yoktu; ancak yorgun demokrat ile alakalı bir anekdot daha yazmak gerekiyor sanırım. Fakat kendisi, yorgun olduğu için de fazla üzerine varmaya gelmez. Okurlarımızdan gelen teveccühe binaen, önümüzdeki günlerde yorgun demokratı tekrar bu sayfaya konuk edeceğiz.

Gündeme dair göndermeler…

Gönderme 1:Kıymetli dostum Engin Türkdoğan, dünkü yazını ilgiyle okudum. Yalnız yazında bir yazarın fikirlerinden ziyade; Cumhurbaşkanı’nın halka seslenirken takındığı tavrın tınısı vardı. Sanırım, sen de politikaya ısınıyorsun. Bir de yazının Torbalı’da bisiklete binilmesini teşvik eden kısımları tam bir bisiklet manyağı olarak ayrıca ilgimi çekti. Yalnız bu işler yazılarla pek olmuyor. Halkın iyi örneklere ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim. O nedenle senin de bir müddet bisikletle gezip, bu fikrinin arkasında olduğunu pratikte de kanıtlaman lazım. Saygılar.

Gönderme 2: Sevgili (dostum mu düşmanım mı olduğunu tam bilemediğim)Hasan Kudayyılmaz ,bana göndermiş olduğun ve haftanın sözü olmaya aday gördüğün “Veni, Vidi, Vici” öz deyişini bir kenara not ettim desem yalan söylerim. Çünkü senin de bildiğin üzere bu söz, vakti zamanında ordunun desteğini arkasına alarak Roma’nın tek adamı olan Sezar’a ait. Ve senin de bildiğin üzere Sezar burada, Geldim, gördüm, yendim demiştir. Yalnız aynı kişiye ait olan ve hayatında sarf ettiği son sözü de hatırından çıkarma. Sezar, senatoda kendisini bıçaklayanlar arasında, evlatlığı Brütüs’ü görünce ,”Sen de mi Brütüs?”demiştir.Ve bu söz de onun hayattayken sarf ettiği o söz olmuştur.Yani demem o ki,sen son sözlere dikkat et. Bir de Brütüs’lere…

Yazarın Diğer Yazıları

Çerez Bildirimi

Sitemizde, daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmak ve deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla, Gizlilik Politikası, Çerez Politikası ve KVKK Aydınlatma Metni sayfalarında belirtilen maddelerle sınırlı olmak üzere ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde çerezler kullanıyoruz.