Günün sözü “Yıkamadığımın altını oyarım” Çariçe 2. Katherina
Nasıl da biliyorum, bu köşede yazılanların bazıları tarafından yanlış anlaşılabileceğini. Biliyorsunuz, Cumartesi günleri burada haftanın sözleri derlememiz oluyor. Orada gazetemizin içeriğinde yer alan ve başka başka kişilere ait bazen beş, bazen de yedi sözü sizlere aktarıyoruz. Yaptığımız şey iktibas, tamamen bir alıntılama yani. Oradaki sözler de bize ait değil. Üstelik bunun böyle olmadığını sözlerin kime ait olduğunu belirterek de sağlama alma çabasındayız. Ama beri taraftan da zihnimin bir köşesinde hep bir endişe var. Cumartesi günleri köşeyi ayırdığımız bu sözlerin, bana ait olduğunu düşünenler olacağı endişesi bu. Nitekim geçtiğimiz gün bunun hayli enteresan bir misali ile burun buruna geldim. Evde oturmuş televizyon izlemekteyim. Saat de 22.30 suları… Telefonum çaldı. Baktım ,kayıtlı olmayan bir numara beni arıyor.Telefonu açtım.Telefonu açan kişi belli ki beni bir kahvehane ortamından aramakta. Bir taraftan okey taşlarının şakırtısı gelirken diğer taraftan birileri “bize de iki çay!”diye sesleniyor filan. Neyse, arayan kişi kendisini bile tanıtmadan “Gazetedeki yazınızı okudum da , yeriniz nerede?”dedi. Ben hemen durum anladım. Çünkü o gün, köşede yayımlanan “haftanın sözleri” pasajında Torbalı’da yeni açılan bir epilasyon merkezinin sahibinin sözlerine yer vermiştik. O merkezin sahibi ; Torbalılı erkeklerin merkeze yoğun alaka gösterdiğini en çok da göğüs ve sırt kıllarını aldırmak için kendilerine müracaat edildiğini söylemekteydi. İşte beni kahveden arayan vatandaş da o sözlerin bana ait olduğunu varsayarak beni arıyor ve mekanın yerini soruyor. Kendisine gayet nazik bir şekilde münasip bir yanıt verdik artık. Ama bu yaşadığım hadise de bana gazete olarak hitap ettiğimiz kitlenin ne kadar geniş bir yelpazeye sahip olduğunu gösterdi. Bir de şunu gösterdi ki, hakikaten bizim millet böyle şeylere çok meraklı.
Selçuk’a göre suçlu biziz
Pazar günü Selçuk’taki dostların daveti üzerine soluğu bu şirin komşu ilçemizde aldık. Sağ olsunlar dostlarım beni, Barutçu Köyü’nde bu yıl ikincisi tertip edilen Yörük Şenliği’ne davet ettiler. Selçuk Kent Konseyi Başkanı olan aynı zamanda Öğretmenevi’nin müdürlüğünü yapan İrfan Yıldız ve yerel basın emektarlarından Mehmet Uyaroğlu ile yola revan olduk. Köydeki şenlikte şöyle bir yarım saat takıldıktan sonra Uyaroğlu’ nun teklifi üzerine Selçuk’a tepeden bakan bir yerde mangal yaktık. Onlar bana sürekli olarak Torbalı ile alakalı sorular yöneltiyorlar. Ben de onlara Selçuk hakkında soruyorum filan. Bir kere Selçuk sakinleri Torbalı’daki gelişmelere az çok vakıflar. Bunu yakinen biliyorum çünkü sordukları meseleler genellikle ilçede cereyan eden gelişmelerle alakalı oluyor. İrfan Yıldız ,yakın zamanda Pamucak sahilinde bir eylem tertip edebileceklerini söyledi. Özellikle Torbalı’dan kaynaklı sanayi atıklarının Küçük Menderes vasıtasıyla Pamucak sahiline akmasından son derece rahatsızlar.(Demek ki, İZSU’nun Torbalı’daki arıtmalarının sadece evsel atıkları rafine ettiği onlar tarafından da biliniyor) Pamucak’ta denize giren ve yaşanan kirlilikten haberdar olmayan turistlere büyük bir haksızlık yapıldığını düşünüyorlar. Ve bu kadar yoğun kirliliğe neden olduğu için de Torbalı sanayisini suçlamaktan geri kalmıyorlar. Evet, Selçuk bizi, sahilindeki kirliliğin mümessili saymakla haksız değil. Beni üzen şey, uzun yıllardan beri bu konuda kimsenin kılının kıpırdamıyor olması.
Ekonomik durum siyasete yansıyor
Torbalı’da vuku bulan bir önceki genel seçim daha dün gibi aklımda. Ne çok aday adayı bolluğu yaşamıştık değil mi? Hele 2007 seçimleri tam bir efsaneydi. Hemen her partiden bir milletvekili aday adayı boy gösteriyordu. Seçim tam bir şölen havasında geçmişti. Ama şimdi geldiğimiz noktada hepi topu 5 milletvekili aday adayımız var. Bu beş kişi de sadece üç partiyi temsil ediyor. Ak Parti’den 3,CHP ve MHP’den birer aday adayı sahnede. Bu aday kıtlığının nedenine baktığımızda karşımıza ekonomik zorluklar çıkıyor. Anlaşılan bu seçim öncesi daha da belirgin bu zorluklar. Zira aday adayı olmak bile nereden baksanız epey bir maliyete mal oluyor.
İsimsiz mesaj atmayınız
Siz okurlarımızdan telefonuma çok sayıda mesaj geliyor. Ancak bu gelen mesajların yarısından çoğunda da isim ve soy isim belirtilmemiş oluyor. Okurlarımızdan ricam; lütfen mesajlarınızın sonuna kendinizi tanıtıcı bilgiler de ekleyiniz. Henüz müneccimlik gibi bir yeteneğe sahip değilim. Mümkünse elektronik posta atınız. Olmazsa facebook hesabım üzerinden de bana mesajlarınızı iletebilirsiniz.
Helallik: Bu akşamki halı saha maçında kilo ortalaması 90, yaş ortalaması 40 olan bir takımın savunmasında oynayacağım. Üstelik karşımızdaki takımın yaş ortalaması 25,kilo ortalamasıysa 65 civarında. Sevgili dostum Hasan Kudayyılmaz’ın beni takıma çağırma sebebi herhalde bu maçlardan sonra kısa sürede öleceğimi düşünüyor olmasıdır. Bu durum kimilerine komplo teorisi gibi gelse de ben öyle düşünmüyorum. Geçen haftaki maçın ağrıları daha geçmedi zira.