“Tek bir kelime, bize, karşımızdakinin akıllı mı, aptal mı olduğunu gösterir.” Konfüçyus
2006 senesinde Büyük Torbalı Gazetesi’nde muhabirlik yaparken Karakuyu’dan bir istihbarat almıştık. Aldığımız duyuma göre, o dönemler Belde olan Karakuyu’da ,sulama amacıyla açılan sondaj kuyularından kırmızı renkte bir su çıkıyordu.Hemen olay yerine intikal edip çevre sakinleriyle röportaj yaptık. Yer altından gelen ve kırmızı renge bürünen suyun fotoğraflarını çekip , haberi hazırladık. Olayı geniş kapsamlı araştırdığımızda civarda faaliyet gösteren tekstil fabrikalarının kimyasal atıklarının yer altı suyuna nüfuz ettiği gerçeğiyle karşılaştık. Şüphelerin üzerinde biriktiği bir tekstil fabrikası, durumun öyle olmadığını kanıtlamak amacıyla bizi fabrikanın içini gezmeye davet etti. Bize tesisi gezdirip çalışır vaziyetteki arıtma sistemi hakkında bilgi vermeyi de ihmal etmediler. Hakikaten fabrikanın içinde bir arıtma sistemi vardı. Orada da röportajımızı yapıp gazeteye avdet ettik. Ertesi gün, fabrikada çalışan bir tanıdığım, “Sana bir gerçeği haber vereyim. O arıtma sistemi sadece sizin geldiğiniz saatte çalıştırıldı. Siz gidince de kapattılar zaten. Adamların bütün derdi maliyet hesaplaması. Arıtma sisteminin çalışması da ekstra üretim maliyeti olarak görüldüğünden bu sistem göstermelik olarak kurulmuş bulunuyor.”dedi. Karakuyu’da o zamandan beri değişen bir şey olduğu yok. Neredeyse on sene geçmiş ama civardaki fabrikalar kimyasal zehir saçmaya, toprağı, havayı ve suyu kirletmeye devam ediyor. Dün, Karakuyu sakinlerinden olan Tayfun Öztürk, beni telefonla arayarak bu konudan dert yandı. Torbalı’da siyaset yapanların, bu tür konular mevzu bahis olduğunda niçin ellerinin ayaklarının bağlı olduğunu merak ettiğini söyledi. Siyasetin insan hayatını direkt alakadar eden bu tür meselelerde neden kılını kımıldatmadığını sordu. Tayfun Öztürk’ün dile getirdiği bu serzenişleri bu köşenin yazarı yıllardan beri yazmakta. O yüzden bu sorular bizim de kafamızı kurcalıyor. Torbalı’nın birinci meselesinin çevre olduğunu ve öncelikle bu konuya odaklanmak gerektiğini yıllardan beri savunmaktayım. Çünkü insan hayatına kast eden bir çevrede ne siyasetin ne de ekonominin bir değeri olmadığını biliyorum. Torbalı’nın acilen ekoloji odaklı bir master plana ihtiyacı var. Karakuyu’nun kara yazgısını başka türlü yolundan çeviremeyiz.
Şiirsel bitirelim!
Bugün bu köşede kendi yazdığım birkaç şiiri de siz okurlarımla paylaşmak istedim. Bugüne kadar kendi çapımda epey şiir karalamış olsam da son bir yılda şiirlerim biraz nitelik kazandı gibi. Ancak kendimi bir “şair” olarak adlandıracak kadar da densiz ve cüretkar olmadığımın bilinmesini isterim. Ben sadece çok emek istediğini bildiğim bu yolun bir heveskarıyım. Şiir yazdığını sanan ya da şiir yazmaya heves eden bir amatör diyelim ona. Zaten şiirlerimden de bu anlaşılabilir. Ama bütün bunlar bir tarafa mühim olan şiiri sevmektir. Hepinizi şiiri sevmeye davet ediyorum. Şimdi size, kendi kaleme aldığım o şiirlerden bir tanesini sunuyorum.
DİNLE
Dinle!
Akşamın kalp atışlarını
Dinle! Özlüyor
Unutulmuş aşkları
Yağmur yemiş
Bir kumru gibi
Titriyor ellerim
Nasıl da severdik
İmkansız beklemeleri
Hatırla!
Nasıl da kendimizdik
Bulunca gözlerimizi
Şimdi
Uzak bir gemidir
Hayalin ufkumda
Sesin
Hala çarpıyor kayalıklarıma
Dinle!..
Dinle ve hatırla