BUYUKLER her çocugun biraz saf akilli oldugunu düsünür. Oysaki hepsi de bir zamanlar çocuk olduklari gerçegini görmezden gelirler.
Çocuklar saf akilli olarak görülürler çünkü dünyayi algilayis biçimleri henüz hesap ve hendese merkezli degildir.
Okula baslayip alfabeyi ögrenene sayilarla tanisana kadar böyledir bu.
Dünyaya kendi acaip renkli pencerelerinden bakarlar.
Bes alti yasindaki çocuklarin yaptiklari resimlere bakarsaniz ne demek istedigimi anlayabilirsiniz.
O resimlerde mavi günesler kirmizi agaçlar ve ev boyunda kuslar vardir.
Çocuga neden resimleri böyle çizdigini sordugunuzda yüzünüze saskin saskin bakar ve “ama o bir kus” yanitini verir.
Okullara gidip kitlesel egitimin cetveliyle dümdüz edilene kadar böyledir çocuklarin dünyalari.
Okulda agaçlarin kirmizi olamayacagini günesin de mavi boyanmamasi gerektigini ögrenirler.
Ondan sonra o mavimtrak dünyalarina veda edip büyüklerin soluk renkli dünyalarina adapte olurlar.
Her çocuk baska bir dünyaya ait olarak dogar. Hepsi dogustan özgür ve sanatçi ruhludur… Sonraki süreçte bu dünyaya adapte edilirler.
MUTLULUK UZERINE
ÇOGU insan bu dünyaya mutlu olmak için geldigimizi düsünür.
O yüzden “Neden dünyadayiz?” sorusuna “Elbette ki mutlu olmak için” yanitini verirler.
Mutlulugun ne oldugu da insandan insana farklilik gösteren bir meseledir.
Kimisi için mutluluk servet sahibi olmakla esdegerken kimisi kanaatkârligin gerçek mutluluk kaynagi oldugunu düsünür.
Bazisi zeki insanlarin daha mutlu oldugu konusunda hemfikirken bir diger kesim mutlu olmak için biraz aptal olmak gerektigi tezini savunur.
Anlayacaginiz mutlulugun tanimi ve kaynagi kisiden kisiye degisir.
Ben bu dünyada mutluluk olmadigini iddia edenlerdenim.
Bunu Schopenhauer’in karamsar felsefesinden etkilendigimi için söylemiyorum.
Hayatim boyunca mutlulugun çok kirilgan ve çok yanardöner olduguna taniklik ettigim için böyle düsünüyorum.
Mutluluk ele geçtigini düsündügünüz anda hemen dönüsmeye hazir bir olgudur.
Kaygiya,endiseye,bekleyise ve hatta mutsuzluga dönüsebilir..
Mutluluk kavraminin karsisina huzur kavramini koymak daha yerindedir.
Mutluluk sarhosluga neden olabilirken huzurda içsel dinginlik ve ne yaptigini bilmenin verdigi denge durumu vardir. Herkese huzur dolu günler diliyorum..
KONFUÇYUS’TAN….
“WUAN Lie, Ustad’a utancin ne oldugunu sordu. Ustat dedi ki “Memlekette iyi bir idare is basindayken düsünülen sey sadece maassa ve kötü bir idare isbasindayken düsünülen sey yine sadece maassa iste bu utançtir”
Konfüçyus memleket disina çikip dokuz vahsi kabile arasinda yasamak istiyordu.
Bunu duyan ögrencisi Tseh “Ama efenim onlar son derece vahsi insanlardir” dedi.
Bunun üzerine üstat dedi ki “Büyük ve üstün insan onlarin arasinda yasarsa onlarda vahsilikten eser kalir mi?”