Günün sözü “Kendimden başka hiçbir eksiğim yok…”F.Kafka
Amerika’nın eski başkanlarından Abraham Lincoln’ün oğlunun öğretmenine yazdığı mektup, beni en çok etkileyen metinlerden bir tanesidir. Bu harika metni sizinle de paylaşmak istiyorum. İşte Lincoln’ün o muhteşem mektubu:
” Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona: ‘her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır.’ Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.
Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.
Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma. Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret. Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret. Ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü, çeliği ancak ateş saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu, büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi, küçük bir insan. Oğlum..” Hayatın kıymetine dairİnsanların hayattan şikayet ettikleri zaman okumaları gereken bir metin de, Jorge Luis Borges’in “anlar “isimli şiiridir. Bilenler vardır mutlaka ama bilmeyenlerin de öğrenmesi adına bu metni de sizlerle paylaşıyorum:ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…
ÖLÜYORUM…
Bu cevaplar da süper..
Geçtiğimiz Perşembe günü bu köşeden okurlarımıza yönelttiğimiz soruya yanıtlar gelmeye devam ediyor. Son olarak Turgut Bozbay ve Kadir Alçı isimli okuyucularımız da bizim sualimize yanıt göndermişler. Kendilerinin de yanıtına bu köşede yer veriyoruz.
Kadir alçı’nın yanıtı aşağıdadır:
Merhaba. “Siyasetçi ile tezgahtar arasındaki esas fark nedir?” diye bir soru yönelttiniz.
Geç de olsa cevap vermek istedim.
1-Halk tezgahtarın bulunduğu yere gelir ama siyasetçi halka gider.
2-Siyasetçi yeri gelir devasa kitlelere hitap eder.
3-Tezgahtarın esas amacı, para kazanmaktır oysa siyasetçinin amacı halka hizmettir(!!!)
Bence esas fark; tezgahtar ürününü tanıtır, pazarlar ve satar; oysa siyasetçi bizzat kendisini tanıtır, pazarlar ve satar…
Turgut Bozbay’ın yanıtı da aşağıdadır:
“Siyasetçi sürekli yalan söyler; tezgahtar ise müşteriye göre yalan söyler…”