Kendi sahamızda bu facia olmadı… Deplasmanda kötü oynarsınız, rakipten de, dört-beş gol yersiniz bu durumu anlarım ama kendi sahamızda ve dolu tribünler önünde bu kadar kötü bir futbol ve bu kadar kötü bir yenilgi Torbalıspor’a yakışmadı. Bu mağlubiyette teknik heyetin de payı olabilir ama ben şunu bilirim: Takımlar sahaya çıktığında bütün oyun planları, bütün stratejiler yalan olur. Gerisi oyunculara kalmıştır. 4-1 biten Soma maçı, Torbalıspor’un baskılı oynayan ve fizik kapasitesi yüksek bir rakibe karşı nasıl abandone olduğunun kaydıdır. Torbalıspor’da bu tür kritik maçlarda takımı sırtlayacak gerektiğinde de ateşleyecek oyuncuların eksikliği göze çarpıyor. Düşünün; üçüncü dakikada gol bulmuşsunuz, maça adeta 1-0 önde başlamışsınız ama arkasından 4 gol yiyerek maçı tamamlamışsınız. 4 gol yerken de rakip kaleye tek bir organize atağınız, tek bir isabetli şutunuz, tek bir yan top organizasyonunuz yok. Rakip Somaspor’un futbolcuları, her topa öyle bir hırs ve kararlılıkla saldırdılar ki, bizim topçuların maç içinde pas yapmaya korkar bir halleri vardı. Kimi futbolcular “İnşallah bana pas atılmaz” der gibiydiler. Zaten kendisine pas atılan futbolcular da o topları rakibe kaptırdılar. Bu tür baskılı rakiplere karşılık veremezseniz, onlarla kafa kafaya mücadele edemezseniz sonunda psikolojik üstünlüğü kaybedersiniz. Psikolojik üstünlüğü kaybedince de, maçı kaybedersiniz. Bütün bunların özeti olarak, Torbalıspor’un gerçek bir takım olması lazım. Bunu başarılamazsa bir üst lige çıkmak hayalden öteye geçmez.
ÖVÜNÇ’E BEN Mİ SÖYLETTİM?
Zaman zaman yerel siyaset ile alakalı konular da, kaleme alıyoruz. Bazı aklı evveller bizim bu yazılarımızı güdümlü olarak kaleme aldığımızı düşünerek, “Şununla alakalı olarak şöyle yazma çünkü niyetin sırıtıyor” gibilerinden zırvalıyorlar. Böyle bir hadise en son bir ay önce başıma geldi. Kimi sivri zekalılar bana, CHP İlçe Başkanlığı Adayı Övünç Demir ile alakalı olarak yazmamam gerektiğini söylediler. Neymiş efendim, niyetim sırıtıyormuş. Umarım bu arkadaşlar, Övünç Demir’in dün Büyük Torbalı’da yayımlanan açıklamalarını okumuşlardır. Tek korkum, Övünç’ün o açıklamalarını benim yazılara bağlamış olmaları ihtimali. Olur mu olur.
ROMA’DAN PARİS’E
Paris’te olan katliam, katliamları ve canlı bombaları Ortadoğu ile özdeşleştiren insanlık için fazla grotesk durdu. İMF Başkanı Bayan Lagarde’ın yerinde Pakistanlı bir kadının İMF Başkanı olduğunu düşünün. İşte o kadar grotesk bir manzaraydı Paris manzarası. Bizim yeni yetme gençlerimizde modadır; odalarının bir köşesinde mutlaka Eyfel Kulesi’nin posteri vardır. Bu modanın ilk uzantıları Osmanlı’nın son dönemlerinden gelir. Tanzimat’tan beri yüzü Batı’ya dönük, oradaki hayat tarzına meftun kişiliklerin kıblesidir Paris. Paris katliamı ile alakalı olarak yapılan yorumların genelinde şu anlam vardı , “Bizim buralarda bunlar olurken, her gün onlarca kişi teröre kurban giderken kılınız kıpırdamıyordu. Ne oldu da, bir anda terör karşıtı kesildiniz?” Bu, basit bir bakış açısı elbet; ama haksız da sayılmaz. Doğrudur; Batı kamuoyunun bu taraflarda yitip giden binlerce hayata karşı lakayt olduğu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla iki kutuplu dünya nosyonunun tarihten silindiği teziyle avutuluyoruz. İnsanlık tarihi boyunca dünya her zaman iki kutupluydu aslında. Bir tarafta zenginliğin ve gücün sahipleri, diğer tarafta zenginliğe ve güce boyun eğmiş ve onların oyuncağı haline gelmiş yığınlar. 1600 yıl önce yıkılan Roma İmparatorluğu köle gücüyle çalışan devasa bir makine değil miydi? Romalıların köleleri sadece bedava emek olarak değil, eğlence amacıyla kullandıkları vakidir. Tarihi kayıtlar, Romalıların gladyatör oyunlarının açılış günlerinde zevk için binlerce köleyi katlettiklerini yazar. Günümüzün egemenleri nasıl ki, Ortadoğu coğrafyasında yaşayanları insan yerine koymuyorlarsa Romalılar da köleleri insan yerine koymuyorlardı. Roma, etraftaki barbar kalabalığı içinde ışıldayan tek medeniyet ateşiydi onlar için. Ateş dedik de, tarihteki roma yangını meşhurdur. Bu yangınla alakalı olarak da, birçok spekülasyon üretilir. Kimileri yangından İmparator Neron’u sorumlu tutarken, kimileri de yangını şehirdeki Hıristiyanların çıkardığını savunur vs. Kimse Roma’nın yakıp yıktığı yerle bir ettiği yüzlerce şehirden bahsetmezken Roma yangınına ayrı bir sayfa açılır. Şimdi de Paris saldırıları, Bağdat, Felluce, Halep, Kerkük ve oralarda her gün patlayan bombaları gölgeledi. Tarihi tekerrür böyle bir şey olsa gerek.