“Yalnız olmak, kötüyle beraber olmaktan iyidir.”George Washington
Toplumbilimcilerin üzerinde hem fikir olduğu gerçeklerden birisi de insanın toplumsal bir canlı olduğudur. Ancak içimizden bazıları bu bilimsel gerçeği manifesto etmek istercesine yaşamayı kendilerine şiar edinmişlerdir. Onlara her yerde ve her vakit rastlama imkanınız da yoktur.Çünkü onlar yalnız yürüyenlerdir. “Asla yalnız yürümeyeceksin!” mottosu onlar için söylenmemiştir.Onlar bunun yerine “daima yalnız yürüyeceksin!”ilkesine bağlı kişiliklerdir.Hayır!Öyle zannettiğiniz gibi ıssız bir dağ başına çekilip kendilerini ilahi aşka teslim etmiş zihinler değildir onlar. Yalnız yürüyenlerin ayırt edici özellikleri insanlar içindeyken yalnız yürümekte olmalarıdır. Hem toplumla aynı kabın içindedirler; o kabın girdabı onları da içinde öğütmektedir ama bir yönüyle de tam eksi bir istikamette seyretmektedirler.İnsanların içindedirler ama adeta insanlara karşıdırlar.Tavırları ve fikirleriyle dahası yalnızlıklarıyla kendilerini ele veren bu cins kafalar,zaman zaman insanlık anıtının en güzide taşlarını yontmuşlardır o büyük yalnızlıktan.Dostoyevski’nin oacınası yalnızlığı, ruh dünyasının omurgasına bu denli yük bindirmeseydi Suç Ve Ceza gibi üzerinde hala binlerce makale yazılan bir roman, ışığa gösterebilir miydi yüzünü? Nietsche’nin miyop gözleri o büyük yalnızlığına bu denli sadık kalmasaydı Zerdüşt nasıl düşerdi üst insanın peşine? O yarı deli Prusyalı, “beni ancak yüz yıl sonrasının insanları anlayacak.”derken kehanetinin bütün ihtişamını seyretmişti kendi kuytusunda. Ve içimizden birisi,Cemil Meriç, yalnızlık gemisinde kürek cezasına mahkum olmasaydı, insanın suratına suratına vuran toplumsal tespitleri bu kadar yalınlıkla nakşedebilir miydi zihinlere? Çağımız dünyasının artan gürültüleri en çok yalnız gezenlerin ayaklarını biçiyor. Artık azalıyor yalnız gezenler tayfası. Geminin küreklerinden çekiyorlar ellerini bir bir. Ve yerlerine yenileri de gelmiyor ne yazık. Kalabalıklar içinde kalabalıklar geziyor artık…
O köprü de çok garip be!
Şu Torbalı’nın da köprülerden yana hiç yüzü gülmüyor.İZBAN hattı üzerinden geçen köprülerinin durumu ortada,fazla söze gerek yok.O köprüler için kullanılan “ucube” terimine haksızlık ediliyor sanki. Çünkü o köprüler ucube ötesi bir şey. Şimdi de Atatürk Mahallesi’ni Tepeköy Mahallesi’ne bağlamak amacıyla Aydın asfaltı kıyısından Atatürk Meydanı’nın karşısına yeni bir köprü inşa ediliyor.Yalnız o köprüyü dizayn eden mühendis arkadaşımız zoru seven birisi olsa gerek.Kim bilir belki de kendisi bir Japon’dur.Birkaç okurumun “Yeni yapılan köprüyü gördün mü?” suali üzerine Cumartesi günü o mıntıkaya kısa bir ziyaret gerçekleştirdim.Vatandaşların, Aydın otoyolundan sağ salim karşıya geçmeleri için tasarlanmış köprüyü estetik açıdan da ergonomik açıdan da çok kötü bulduğumu ifade edeyim. Ölüm tehlikesini göze alarak arabaların vızır vızır seyrettiği asfalttan geçmek , zikzaklı yapısı nedeniyle nerdeyse 300 metreyi bulan o köprüden geçmekten daha makul. Asfaltın genişliği en fazla sekiz metreyken asfaltın üzerinden aşan o köprünün uzunluğu 300 metreyi buluyor.Çünkü az önce bahsettiğim gibi köprünün iniş ve çıkış kısımları zikzaklı dizayn edilmiş. Ve gerek estetik gerekse ergonomik açıdan Torbalı’ya hiç mi hiç yakışmıyor.
Torbalı Belediyesi’nin bir yılı
Adnan Yaşar Görmez ve ekibinin Torbalı Belediyesi’nin direksiyonunu devralmasının üzerinden bir yıl kadar bir zaman geçti. İlk dönemin beşte birlik bölümü tamamlandı. Önümüzde bir dört yıl daha bulunuyor.Bir gazeteci olarak değil de, bir Torbalı sakini olarak baktığımda, belediyenin bu bir yıllık zaman diliminde vasat(ortalama) bir performans sergilediğini gözlemlemekteyim. Vatandaş olarak değerlendirdiğimde bu vasatlığın içime sinmediğini ifade edeyim. Ancak durumu, Torbalı’nın ahvalini uzun süreden beri takip etme gayreti içinde bulunan bir gazeteci olarak değerlendirdiğimde mevcut Belediye yönetimini makul görüyorum. Hakikaten de Torbalı ,sorunların birbiri içine geçtiği ,kendisine has denklemleri barındıran zor bir yerleşim. Üstelik burada ele gelir,göze değer işler yapmanın yegane yolu bahsi geçen bu sorunları aşmaktan geçiyor.O nedenle belediyenin ilk yılı tamamen bir sistemi oturtmakla ve eski sistemin bıraktığı sarsıntıları absorbe etmekle geçti bana göre. Adnan Yaşar Görmez ve ekibinin ses getirecek çalışmaları bundan sonraki süreçte devreye sokacağını düşünüyorum. Umarım Torbalı için çok iyi işlere imza atılır. Bunun böyle olması için ilçe basınının da belediye söz konusu olduğunda olabildiğince motive edici yönde yayınlar yapması gerekiyor. Evet, eleştirelim!Ama sırf eleştirmek için yapmayalım bunu. Eleştirilerimiz yol gösterici,bakış açısı değiştirici mahiyette olmalı. Çünkü bu belediye,başka bir yerin değil, bizim de içinde yaşadığımız Torbalı’nın belediyesi.Keskin siyasi hesaplaşmalar bir kenara bırakılmadığı zaman ne tür facialara neden olunduğunu daha önce defalarca kez gördük. Yıkıcı muhalefetin bu ilçeye çok büyük zararları oldu. Oluyor. Makul muhalefetse halk tarafından daima destek buldu. İktidarıyla muhalefetiyle, “Torbalı için nasıl en iyisini yaparız?”ın derdinde olmadıktan sonra daha çok yerimizde sayarız.