BAZEN kulagima çarpiveren bir cümleye kafayi taktigim oluyor.
Biliyorum iyi bir huy degil bu ama ne yapalim bizim de böyle bir zihinsel yapimiz var.
Geçenlerde evde oturmus günlük gazetemin sayfalarini karistiriyordum.
O esnada evimizin altindaki caddeden geçen bir seyyar saticinin narasi ortaligi inletti. Adam “Yerli domateeeeesss” diye bagiriyor, kendisine müsteri ariyordu.
Saticinin kullandigi yerli domates kelimesi bir anda zihnime takiliverdi.
Yerli domates ne demekti?
Yabanci domates vardi da biz mi bilmiyorduk.
Yerli domates yabancisindan daha mi makbuldü? Öyleyse neden bu özellige sahipti?
Yoksa adam yerli derken yerde yetisen domatesleri mi kastetmisti?
O halde havada yetisen domates de olmaliydi… Bu ve buna benzer bir sürü düsünce zirvalamasi aklima hücum etti. Benim gibi, kelimelere çok dikkat eden bir kisiyseniz bu tür düsünce firtinalarina ugramaniz kaçinilmaz..
Ben yine de yerli domatesin ne oldugunu ve onu yiyenlere ne gibi güzellikler sundugunu merak edip duruyorum.
ERKAN USTA’NIN ANLATTIGI…
ERKAN Kerem, sempatik bir esnaf arkadas. AydinIzmir Asfalti üzerinde lastik tamirati yapan bu arkadasin dükkânina arada ugrar çayini içerim. Erkan Usta’nin anlattigi kimi yasanmisliklar da beni bazen güldürür bazen de düsündürür.
Erkan usta, dükkânina son ugrayisimda bana bir benzinhanede geçen maceralarindan bahsetti.
Hepsini buraya yazmak mümkün degil ama ben en çok hosuma giden hikâyeyi sizinle paylasmak istedim. Bizim Erkan usta benzinhanede pompacilik yaparken bir gün motosiklet kullanan bir çiftçi benzin pompasina yanasip “doldur” der.
Adamin sirtinda çiftçilerin ilaçlama yaparken kullandiklari tanklardan biri baglidir.
Bizim Erkan Usta adami yanlis anlayip benzini motosiklete degil de adamin sirtinda duran bos durumdaki ilaçlama tankina doldurur. Adam aldigi benzinin parasini ödeyip tarlanin yolunu tutar.
Tabi aradan yarim saat bile geçmeden öfkeden köpürerek benzinlige döner.
Erkan Usta’ya “Ben sana motora benzin koy dedim sen benzini sirtimdaki tanka koymussun” diye çikisir. Erkan Usta da “Ben nereden bileyim sen doldur dedin ben de tanki doldurdum” diyerek kendini savunur. Olay bir sekilde tatliya baglanir ama geriye Kemal Sunal filmlerindeki sahneleri aratmayan bu hikâye kalir.