ALGI
“Kamuoyunda algımız çok yüksek…”
Önce iyi niyetle yaklaştım. “Çalıştık çabaladık, bu deprem felaketinden yüzümüzün akıyla çıktık, bu nedenle bizi, yani kamuoyunu, yani halk doğru anladı…”
İse sorun değil…
Ama o ‘algı’ denen efsunlu kelimenin ben nelere kadir olduğunu çok iyi biliyorum…
‘Algı’; beceremediklerimizi, yapamadıklarımızı ustalıkla gözden ırak tuttuk anlamındaysa…
Vay halimize…
Bizde ki evham ve endişe bu yüzden. Yoksa neden iyi işler için kara tablolar çizelim ki?..
*
Kimse sizden fazladan bir şeyler yapmanızı beklemiyor. Olması gerekenler yapıldı…
Eksikler olacak ve biz de onları söylemeye devam edeceğiz de…
Neden algıya bu kadar takılısınız? Onu anlayamıyorum…
Her felaket birer siyasi şova dönüşüyor. Can sıkan taraf bu! İşin halk katında ne kadar algılandığı, o felaketin birer kademe üzerine oturuyor ve sistem felakete değil, algıya odaklanıyor…
Endişe; soğuk gecelerin kabusunu bebelerinin sırtından alacak babaların endişesi değil, o babaların; ‘algılometre’ ölçümlerinde günümüz siyasetine vereceği nota odaklı…
Ki…
Öğrendik ki, ‘yüksek…’
Keşke o yüksekliği ‘öngörüde’ yakalasaydınız da, insanlarımızı bina enkazlarının altından çıkarmasaydık…
*
Ben böyle şey duymadım…
İyi ve doğru yapılan her şeyi bir anda alıp götürdü…
*
Depremi yönetmek gerçekten çok zor…
Şöyle dönüp, on yedi bin canımıza mal olan o büyük felakete, 1999 Marmara depremine bir bakın. Hiçbir yöneticinin ağzından ‘algımız iyi ’ veya kötü diye bir laf çıkmadı. Eksikleri olur, tökezlediği anlar olur ama ‘siyasetimiz hanesine bir artı konduruldu’ manası çekilebilecek bir tek laf eden çıkmadı…
Bu belki de bir ilk…
Umarım son olur…
*
Yapmanız gereken işleri yaptınız…
Ve hiçbir depremde olmadığı kadar çok can kurtardınız…
Bütün bunlar sizin işiniz…
Hani olağandışı bir şeyler aramaya kalkmayın. Bir iki falso dışında işler aynen böyle olmalı…
İyi de bu ‘algı’ neyin nesi?..
Bırakın tarih sizi insanlara ne algılattığınızla değil, o insanların deprem öncesinde ve sonrasında yaşam kalitelerine ne kattığınızı yazsın…
*
Gerisi hikaye, hikaye olmasına da; bu hikayenin bir de öncesi var…
Yerle bir olan o yapılar yapılırken sizin ‘algı’ benzeri bir derdiniz yok muydu?..
Yıkılmak için inşa edilen o binalar neden güçlendirilmedi?…
Neden gözden kaçtı?..
‘Af’ ederken, tescil ederken…
‘Barışırken’ algı eksikliğimi yaşadınız…
