Mehmet Ergün

BİR CENAZENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Mehmet Ergün

1989 yılının Haziranında hayatını kaybeden İran devriminin lideri ‘Ayetullah Humeyni’, tıpkı şimdi şehit edilen ‘Kasım Süleymani’ gibi büyük kalabalıkların katılımıyla defnedilmişti. Benzer acılar, benzer gözyaşları ve izdihamın sonucu yaşanan benzer anlamsız ölüm haberleriyle.

 

Bir tek farkla…

 

Bu defa Kasım Süleymani’nin tabutu araç üzerinde korunaklı bir şekilde taşındı. Başarı bence…

Ders çıkarılmış…

 

6 Haziran 1989 günü Beheşt-i Zehra Mezarlığı’na getirilen tabuta saldıran kalabalıklar, Humeyni’nin kefenini yırtarak cesedinin yere düşmesine yol açmışlardı. İran denilince aklıma hep o resim gelirdi. Sevilen, beğenilen bir lidere reva görülen veda öyle olmamalı diye düşünürdüm.

 

Umarım ki bu kez öyle olmamıştır ve şehir şehir dolaştırılan Süleymani; umarım bu yazının yayınlanmasına kadar kabrine, ebedi istirahatgahına verilmiş olur.

 

Umut ediyorum…

 

Çünkü biz pek haz etmesek de;  bazı topluluklar cenazeden siyasi kazanç çıkarma konforunu keşfettiler…

 

 

*

 

İranlılar, şehitleri ‘Kasım Süleymani’ heyecanını öfkeye dönüştürerek mücadelelerinin vites büyütme hamlesi olarak kullanmaya çalışmalarını anlayabiliriz. O ayrı bir şey; cenaze rituellerine kattıkları ve anlamlandırmakta güçlük yaşadığımız aşırılıklar ise daha ayrı bir şey…

 

Cenazeyle dalgalandırılan heyecan öyküsü, intikam yeminleri, kırmızı bayrak söylemleri bugünün

ajandası.

 

Yarına aynı tonlarda taşınacağı konusunda bende derin şüpheler var. Petrol gücünün tek başına emperyalistler karşısında tutunamadığının yakın tarihte sayılı örnekleri bulunmaktadır…

 

Ben bezer yeminleri 1967 yılında yapılan ‘İsrail – Arap’ savaşında duymuştum…

Golan tepeleri elden çıkarken işitmiştim…

Basra körfezi kan gölüne döndüğünde, herkes ‘savaşların anası’ başlayacak sanıyordu…

Libya çölleri işgalcilere mezar olacak bilirdik…

 

Olmadı…

 

Mezarlar hep mazlum halkların evlatları için kazıldı, kendi kahramanlarını bile bir an evvel kabirlerine koymayı beceremediler…

 

Doğu toplumlarının kaderi ve bu kaderin tarihsel özeti böyle…

 

*

 

Bir tek istisnasıyla…

Ve bir tek liderle…

 

Kurtuluş savaşı ve sonrasında her alanda yakalanan yüksek başarılarıyla ‘Türkiye Cumhuriyeti’ tek istisna…

Makus talih yenilmişti ve bizim savaşımız bağımsızlık bayrağını açan mazlum devletler için birer rehber ve ışık olmuştu.

 

Bize nasip oldu yalnızca…

 

Gözyaşlarıyla düşman sevindirmeden, yokluğu ve açlığı göstermeden, intikam yeminleri yapmadan, kırmızı bayrak dalgalandırmadan; aklı, bilimi ve diplomasiyi kullanarak başardık…

 

Vaktiniz olursa 1938 de kaybettiğimiz liderimiz Atatürk’ün cenaze töreninde ki karelere ve videolara bir göz atın. Göze yalnızca vakar, onur ve asalet çarpıyor. Kalabalıklardan en küçük bir aşırılık göremezsiniz.  Beyaz mendillere saklanan gözyaşlarını ve bir milletin her ferdinin yüreğine inşa edilen anıt kabirleri görürsünüz…

 

Savaşmayı da bildik…

Önderimizi defnetmeyi de…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları