Çok kısa bir süre önce ‘batı usulü suikast’ ve ‘doğu usulü’ tepki yaşadık. Herkes; ‘aman yarabbi neler oluyor kapıda bir büyük savaşa mı var?’ sorusunu sordu…
Oysa o savaş hep vardı…
Son İran – Amerikan gerilimiyle emperyalizmin Müslümanların mezhepsel sinir uçlarını kullanarak orta doğuyu daha çok uzun yıllar sömürmeye devam edecek yeteneklerinin olduğunu gördük. Asırlar önce başlatılan mezhep savaşlarının ışığı bu dünyanın Müslümanlarının gözlerini kör etmeye devam ediyor. Kimse önünü göremiyor…
*
Tüm bu olup bitenden payımıza çıkarılacak önemli dersler var. Bugüne kadar orta doğuda yaptığımız yanlışları yüzümüze birer birer çarpacak kadar keskin sonuçlar var. Yaşadıklarımız bize; tüm politikalarını mezhepsel çatışmaların vereceği meyveler üzerine odaklayanların iflasını söylüyor.
Irak’ın bir türlü kabuk bağlamayan yaralarıyla…
Bedelini zavallı Suriye halkı ödeyerek…
Yemen’i kan gölüne çevirerek…
Ve şimdi de Libya’nın kararan ufkunu iyice karartmaya çalışarak…
Değirmenlerin çoğuna su taşıdık ve o değirmenlerden un değil, kan ve gözyaşı çuvallandı…
Biz de çuvalladık…
*
Önce Kasım Süleymani’nin kahraman mı, terörist mi olduğuna karar veremedik…
Misilleme yapmaya karar vermiş İran, haber salarak: “bak yarın gece sabaha karşı ansızın gelebilirim” diyor…
Amerikalılar pır…
Sonrası da akla ziyan bir dizi yanlışla dolu…
*
Peki, bu yanlışlar bize neler anlatıyor?..
Çok şey…
Yıllarca kafa patlatsak bu kadar kısa sürede öğrenemeyeceğimiz kadar çok şey öğrendik. Bu kısa savaş oyunun içerisinde bizi yakından ilgilendiren bir hayli fazla şey var.
“İleride bakın siz de böyle olursunuz, bu durumlara düşersiniz” diyen uyarılar var…
Dersler var…
Var da, anlayan var mı?..
Bilmiyorum…
*
Hava savunma sistemlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha adam gibi anladık. Pazardan karpuz seçer gibi hava savunma sistemleri, AVM’den mal alır gibi uçak ve teçhizat alınmayacağını öğrendik…
Kovboyun 200 küsür senede oluşturduğu teknoloji destekli ‘başkanlık sisteminin’ kötü bir kopyasını uygulayarak bu işlerin altından kalkılamayacağını öğrendik.
Savaş doktrinlerinin, risk analizlerinin, savaş silah mühimmat ve araç gereçlerinin seçiminin, sarayın bir odasına, birkaç güvenlik uzmanına ve pencere kenarında ‘mehdi’ yolu gözleyen danışmanlara bırakılamayacak kadar yaşamsal olduğunu öğrendik.
Eşe – dosta dağıttığımız diplomatik misyonun ne denli gereksiz olduğunu, bizi orta doğu bataklığının içerisinden ancak monşerlerin çıkarabileceği gerçeğini öğrendik.
Bir gecede kapılarına kilit vurulan silahlı kuvvetlerin eğitim kurumlarının hafızalarına, asırlardır savaşan Türk ordularının arşivlerinin ne denli değerli olduğunu gördük.
Devrim muhafızlarıyla siz ancak otoriter rejiminizin korursunuz. Ülke savunmasının, topyekun savunmanın direği olan ulusal güçlerle aynı işlevi görmeyeceğini anladık.
Olası çatışma durumlarında hava savunmasının, en basit tedbirlerinden birisi olan ‘hava sahasını notamlama’ yani uçuşa kapatma gereği duymayan ve bir faciaya yol açan, liyakatsız stratejistlerle, beceriksiz personelle; özellikle “dindar olsun da ne olursa olsun” anlayışıyla sorumluluk verdiğiniz insanların eliyle ülke kaderi üzerinde kumar oynanmayacağını öğrendik.
Bakalım bu dersler bizde ne kadar yankı bulacak…
Göreceğiz…