Çarşamba günü imzalanan Çin – Amerikan birinci faz ticaret anlaşmasıyla Amerika tarafının ‘fikri mülkiyet haklarını’ koruma konusundaki ısrarını imza altına aldığı anlaşılıyor.
Bunun tam Türkçesi: “Ben kafa patlatıp yeni bir şeyler buluyorsam, bunu sana yedirtmem kardeşim” demektir.
Amerika istediğini almış gibi görünüyor…
Peki Çin tarafı bu işin neresinde?..
Onlar bildiğimiz gibi. Mao devriminden bu yana yürüttükleri stratejilere bağlı kalarak, sessiz ama kararlı ve de muhataplarını ürkütmeden yol almaya devam ediyorlar. İkinci faz anlaşma da bu çizgide olacak. Çinliler uzun mesafe koşucusu gibiler. Bugüne kadar ortaya koydukları başarılarının sırrı da, uzun yılları planlayan, kaynaklarının ve hadlerinin sınırlarını bilerek uyguladıkları politikalarda yatmaktadır.
Her yerdeler…
Avrupalı sömürgecilerin terk ettiği Afrika’nın büyük bölümünde Çin varlığını görürsünüz. Amerikan emperyalizminin çökerttiği kimi orta doğu ülkelerin yeniden yapılanmasında en büyük payı onların aldığını görebilirsiniz. Hiçbir fırsatı kaçırmadan büyümeye devam ediyorlar.
İçinizden yenidünyanın yeni emperyalisti acaba Çin mi olacak sorusunu geçirmiş olabilirsiniz…
Doğru bir soru olur. Haklısınız derim. Önümüzdeki yüzyılın parlayan yıldızı, Hindistan’la beraber Çin olacak gibi görünüyor.
*
Değişen dünya dengelerinin içerisinde değişmeyen tek şey sömürü düzenidir…
*
Ticaret savaşları da tıpkı belgesellerde gördüğünüz gibi, kabilenin yaşlanan ve yorulan baskın erkeğini yenmek için yapılır. Seyircili kapışmalardır. Ortalık toz dumanken birileri de sonucu beklerler.
Bu kez seyirciler büyük zararda. Avrupa Birliği, Japonya gibi ülkeler, Çin – Amerika ticaret anlaşmalarından büyük oranda etkilenecekler. İki ülkenin ticari hacimlerindeki büyüme ve bir yerde karşılıklı al külah – ver takkeye dönüşmesi üçüncü ülkelerin hanelerine zarar olarak yansır.
*
Bizim durum mu?..
Bildiğiniz gibi…
Eskilerin bir lafı vardır: “Ayşe çok güzeldi bir de çiçek çıkardı…”
Katma değeri yüksek ürün ihracatının toplam ihracat içerisindeki payı ancak %4 oranına ulaşan ve samanını bile dışarıdan almaya mahkum bizim ekonomimiz için böylesi anlaşmalar yeni felaketler anlamını taşırlar.
Bizim ayrıca bir de ‘stratejik ortaklık’ problemimiz var. Birileriyle ‘stratejik ortaklık’ anlaşması yapıyorsunuz sonra bir gün bakıyorsunuz ki, anlaşmanın ‘ortaklığı’ uçmuş kağıt üzerinde yalnız ‘stratejisi’ kalmış…
Böylesine safız…
Bir sabah kalkmışsınız, bakıyorsunuz piyasalar allak bullak. Ne oldu kurban?..
“Stratejik ortağımız” şalteri indirdi…
Gücünüz, varlığınızın ağırlığı ve en önemlisi tutarlılığınız attığınız imzanın mürekkebinin rengini yansıtmıyorsa…
O ortaklık metinleri birer sabun köpüğü…
Yaşayarak öğreniyoruz…