Muhittin Cengiz

Biz demiştik ammaa…

Muhittin Cengiz

 

 

Bunları pohpohlayıp şımartmayın. Otomatik kapı gibi nereye yaklaşırlarsa orayı sonuna kadar açmayın dememiş miydik?  Laz’ın dediği gibi “dedim dedim inanmadın aha ne oldii.”

Bunlarla övünüyordunuz. Bunlar sözüm ona Türkiye’nin barış elçileriydi. Bunlar her ülkede Türkiye’yi temsil ediyorlardı! Bunlar birilerine göre sözüm ona bizim gurur kaynağımızdı. Bunların siyasetle işi yoktu… Bunlar Allah yolunda hizmet hareketiydi… Bunlar hizmet erbabıydı. Bunlar dıdıdı…

Her ne söylediysek o zamanlar anlatamadık. O zamanlar dediğim de neredeyse kırk yıldır. Yani seksen ihtilalinde –bu güruhun- Paşa Kenan Evren tarafından mayası atıldığı tarihten bu yana… Ya biz anlatamadık, ya da onlar zaten biliyorlardı da kendilerinin işine geldiği için duymazlıktan, anlamazlıktan, bilmezlikten geliyorlardı. Anlaşılan onların önüne geçmek işlerine gelmiyordu. Güruh topluluğunu kuranlar öyle istiyordu da kimse de bu yüzden dokunamıyordu.  Hangisi doğru; bunu söyleyemem şu anda. Ancak gelinen bu neticede birilerinin –ki onlar kendilerini biliyorlar, en azından aynaya baktıklarında- günahı varsa günahları boyunlarına…

Onlarla birlikte hareket edenin işleri hep yolunda gider, ayağı taşa değmezdi. Hoca efendi (!) para kullanmazdı, onun parayla işi olmazdı! Şimdi görüyoruz ki Hoca efendinin dini imanı zaten paraymış… Hem de öyle değerliymiş ki yeşil yeşil dolarmış. Müritler ceplerinde bağlılık yemini olarak bağlılık derecelerine göre bir dolarlıklar taşıyorlarmış. Yani bağlılık yeminlerinin altında dolarlar yatıyormuş. Muş muşmuş, muş da muş…

Onlar Türkçe olimpiyatları düzenliyorlardı. Öyle organizasyonlar düzenliyorlardı ki onlar başroldeydi devlet onlara figüranlık yaptırılıyordu. Bu birileri dediğim de seksen ihtilaliyle birlikte bir silsile halindeydi içinde Ecevit’i dahi vardı. Şimdi bunların hepsi bir çırpıda unutuldu gitti.

Devletin bütün imkânları onların emrine amadeydi. Yukarıda saydığım ve bilemeyip de söyleyemediğim daha ne olumlu sıfatlar bu güruh içindi… En üstten en alta kadar… Neredeyse bizi dahi inandıracaklardı. Ramak kaldı, on beş dakikalık bir zaman hepsi bu, eğer bu da olsaydı –Allah korudu- baksaydınız o zaman tersten görüntülü selfilere… İyisi mi beni daha fazla konuşturmayın. Konuşturup da başımı belaya sokmayın.

Neden bunları söylüyorum? Bunları bugün de tekrar ediyorum ki yârin aynı şeyler yine olmasın. Olmasın diyorum ama buna ben de inanmıyorum. Çünkü olacak… Çünkü nedeni var…

Şimdi bunların hepsi unutuldu. O zamanların müritleri, şimdi bakıyorum ki boy boyselfilerle iktidara kendini göstermek, paçayı sıyırmak derdinde. Amma ben sonuna kadar inanıyorum ki bu güruh veya benzerleri yârin güçlensin, bu selficiler yârin yine bunların göbeğinde yer alacaklar.

Neymiş efendim demokrasiyi kurtaracaklarmış… Hadi be sen de sen demokrasiye hiç inanmadın ki şimdi inanasın, üstelik de onu kurtarasın… Sen onu gel benim bu külahıma anlat…

Bunu hep birlikte bir dizi seyreder gibi seyrederek gördük. Kurtuluşun yegâne nedeni Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğandı. Bu sonuç birilerinin dediği gibi Türk toplumunun demokrasiye sahip çıkma sevdasından değil, Sayın Erdoğan’ın karizmatik liderliğinden dolayı elde edildi. Hepsi bu… Bir de o olmasaydı sen asıl o zaman görecektin gümbürtüyü… Neyse hepimize geçmiş olsun.

Biz bu harekete karşı her zaman mücadele verirken, şimdi birileri demokrasi –birilerine yaranmak-  için selfi veriyorlar.

Neyse olan oldu. Ah da desek, vah da desek bu saatten sonra geriye dönüş yok. Bu karşı duruş tek başına olmaz. Aklımızı başımıza devşirip kenetlenmeliyiz. Asıl sorun bundan sonra ne yapacağız. Bundan sonra neler olacak? Neler için…?

Yazarın Diğer Yazıları