Muhittin Cengiz

Çok güzel oldu

Muhittin Cengiz

Nerede bu derneklerimiz? Gören biri varsa bana da, bize de söylesinler. Bir nevi kış uykusuna yattılar. Hangi kovukta uyuyup kaldılar Allah bilir. Var olmalarının gereğini yerine getirenlere sözümüz yok. Onlar sitemimiz dışında…

Haksızlık da etmeyelim. Derneklerin hepsi böyle değil. Örneğin bizim köy derneğimiz… Bizimle ne alakası var, biz Torbalı’da onlarsa taa İzmir Gültepe’de bir dernek demeyin. Bir dernek nasıl çalışır, ya da çalışmalıdır hakkında yalnızca basit bir örnek…  İyi bir örnek olacağı nedeniyle de bu durumu sizlerle paylaşmak istedim.

İnsan iyileri görünce, kötü örnekleri de ister istemez aklına geliyor. Birbirini hatırlatıyor, çağrıştırıyorlar…

Derneğimiz; Kars’ın Selim Kazası Mollamustafa köyünden bilinen nedenlerle zaman içinde batıya göçmek zorunda kalanlar tarafından kurulan bir dernek. Bu köylüler Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlere göçtüler. Ankara’ya göçenler birlikteliklerini kurdukları dernek aracılığıyla yıllar önce oluşturdular. İzmir’de de oluşturulma ihtiyacı vardı. Birlikteliğimiz daha da pekişsin istedik. Derneğimizi 14 Ocak 2016 tarihinde kurduk. Kuruluş aşamasını çok hızlı bir biçimde tamamladı. Demek ki köylülerimizin de ihtiyacı varmış böyle bir oluşuma… Şu doğru sonuç da ortaya çıktı. Türk toplumu doğru bir önder ile çok kısa bir sürede bir araya geliyor ve tüm olumsuzluklardan en kısa zamanda temizlenip çıkıyor. Tekrar ediyorum, toplumun ihtiyacı doğru ve kararlı bir önder… Her yerde ve her şatta bu böyle…

Bu önderler ortaya nasıl çıkar derseniz! Konu çok detaylı olmasına rağmen kısaca şunu söyleyebilirim… Eğer siz toplumun doğal gelişim akışına müdahale etmez, önünü alavere-dalaverelerle farklı yönlere çevirmez, farklı yönlere sevk etmezseniz… O doğru önderler kısa bir sürede çıkıp toplumu sahipleniyorlar. Daha sonra toplum da liderler de bunun hazzını yaşıyor. Yeter ki gölge etmeyin, başka ihsan zaten istemiyorlar.

Bu konuyu geçelim… Fazla kurcalayıp da birilerinin huzurunu bozmayalım…  Neme lazım alan memnun, satan memnun…

Biz gelelim tekrar konumuza. Derneğimiz Mayıs ayı içinde genel kurulunu yaptı. Uyumlu, demokrat içerikli, dengeli bir yönetim seçildi.  Yönetim çalışmalarına amaçları belli, programlı ve hedefli bir şekilde devam etti. İzmir sınırları içindeki tahminen 180 hane köylülerini üye yapmayı hedeflediler. Onlarla teker teker görüştüler. Beş aylık kısa bir sürede 110 haneyi üye yaptılar.  Geriye kaldı 70-80 hane bunları da bu yılsonuna kadar üye yapmayı hedefliyorlar.

İşin en güzel tarafı da üyelerin üyelik bilincinde olmaları… Üyeler aidatlarını zamanında vermekle yetinmiyor, birçoğu dernek çalışmalarına bir yönetim kurulu üyesi sorumluluğuyla katılıyorlar.  Üye olmayanların üyeliklerini sağlıyor, çevrelerindeki diğer üyeleri de olumlu bir şekilde motive ediyorlar.

Tabii ne derler, katarın başı nereye giderse sonu da oraya gider…

Geçen pazar günü dernek binalarında dernek üyelerine açık büfe kahvaltı düzenlediler. Alınacak malzemeyi tespit etmek için de katılacakları belirlemek istediler. Bir hafta içinde 160 kişi katılacağını bildirip isimlerini yazdırdı.

Ne yalan söyleyeyim böyle bir talep beklenmiyordu. Bazıları, yaaa adam başı on lira kahvaltı ücreti önemli değil de; kim gelecek saat onda kahvaltıya… Her biri İzmir’in bir köşesinde Buca’da, Pınarbaşı’ nda, Karşıyaka’da, Torbalı’da, Bergama gibi onlarca km uzaklarda diyorlardı.

Pazar günü 200 kişiye yakın katılım oldu. Yaşlısı-genci, çoluğu-çocuğu hep birlikte ailece ibadet yerine gidercesine o arzu ve istekle, o sevinçle geldiler. Her birinin yüzünde güller açıyordu. Uzun zamandır birbirini göremeyen köylüler yine görüşüp hasbıhal ettiler. Birbirini tanımayanlar tanıştılar. Çocuklar kendi aralarında oynarken, cıvıl cıvıl gençler arkadaşlıklar kurdular.  Köyümüzün saz ve söz sanatçıları çalıp söylediler. Yöre türküleri ve halaylar mutluluklarını pekiştirdi.

Yiyeceklerini paylaşırken hizmetlerini de paylaştılar. Hizmet hak içindir anlayışıyla el birliği içinde, birisi çay doldururken birileri ekmek dağıttı, birileri servis hazırlarken birileri servis yaptı. Bayram yeri gibi birlikte emek, birlikte yemek…

Hangi bir güzelliğini anlatayım sizlere… Gelecek kuşağa kalacak bir soyut hatıra olsun diye de videoya aldılar şu andaki yaşamlarını, ileride torunlarına birer güzel dayanışma hatırası olsun diye… Bu güzellikleri anlatmaya ne kalem yeter, ne de defter…

Öyle mi diyorsunuz! Evet, aynen de öyle… Bu güzellikleri ancak yaşayanlar bilebilir. Süzülüp bu yoğun olumsuzluklardan sıyrılanlar bilir. Yaşamak lazım tadına, hazzına varmak için…

Çok güzeldi, çoook güzel… Örnek olsun emsallerine temennisindeyim.

 

Yazarın Diğer Yazıları