Bir insan nasıl olur da yüzde yüz haksızken yüzde yüz haklı konumuna geçer. Bu durumda dahi taraftarları onu haklıymış gibi savunur. Akıl alır şey değil. İnsan bu duruma mantıklı bir yorum getiremiyor.
Türkiye 1980 yılından itibaren hızlı bir şekilde değişti. Doğru ile yanlış yer değiştirdi. Doğru yanlış, yanlış doğru olur oldu. Koyun derin dondurucuya insanlık değerlerini bir önemi kalmadı… İnsanlık değeri Türkiye borsasında sıfıra yaklaştı… Böyle bir duruma nasıl gelindi? Nasıl getirildi? Bu zamana kadar önüne neden geçilemedi? Biz nerelerde yanlış yaptık? Yanlışımız nerede…?
Bu durumahiç farkında olmadan çok sinsice getirildi. Zaten hamurumuz ve zeminimiz de bu şartlara pek uygun. Bu marazi uygunluğu bazılarımız ne yazık ki bu zamana kadar bir türlü algılayamadı. Yine de bazıları suyu tersine akıtma sevdası içindeler.
Bakın beyler o söylediğiniz şeyler Türkiye’de bu haliyle olmaz. Olabilmesi için önemli bir değişime ihtiyaç var. Yani önemli bir altüst olmadan sizin o istediğiniz asla ve kata olmaz…Hamur ve zemin buna müsait değil.
Doğrusunu söylemek gerekirse bence Türkiye de gerçek anlamda yüzde onbeş civarında bir sosyaldemokrat kitle var. Bu kitle Türkiye’yi kendi değerlerine göre yönetme isteği içinde oldu, yıllarca… Oysaki Türkiye’nin neredeyse yüzde doksanı muhafazakar. Bir kısmı her ne kadar sosyaldemokrat şekilde görünmeye çalışsa da iş yol ayrımına geldiğinde yönlerini belirleyip sağ kulvara geçiyorlar.
Bazıları genç yaşlarında sosyaldemokrat olsalar dahi ilerleyen yaşlarında muhafazakar oluyorlar. Sahadaki gerçek böyle… Siz ne derseniz deyin, görülen sonuç maalesef böyle… Yani tabir yerindeyse Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmıyorlar. “Yani onlar farklılar ve güçlüler, bu nedenle de burada onlar haklı oluyorlar…”
Benim gerçek sosyaldemokratlara naçizane önerim… Siz bulunduğunuz yoğun yerlerde ve konumlarda, kendi kendinizi değer yargılarınıza göre yönetmeye çalışın. Yapabiliyorsanız öncelikle doğru bir biçimde bunu yapın…
Muhafazakar çoğunluk normal şartlarda Türkiye’yi hatta yoğun oldukları büyük şehirleri yönetme hakkını sizlere ne yazık ki vermiyorlar.Bu gidişle de hiç vermeyecekler. Sözün kısası yüzde onluk bir düşünce çoğunluğu yüzde doksan çoğunluklu düşünce yapısının üstüne oturamıyor, oturması da zaten doğru değil. Madem demokrasi diyoruz! Öyleyse çoğunluk nasıl istiyorsa öyle yönetilmeli ve de öyle yaşamalıdır. Neticede kendi isteğidir. Kendine neyi reva görüyorsa öyle… Bundan sana ne… En iyisi mi herkes kendibildiği ve inandığı gibi yaşasın. Kimse kimseye bu konuda karışmasın. Toplumda herkes kendi kulvarında mutlu olsun. Birinin dayattığı yaşam diğerini hiç mutlu eder mi! Bunu belirlemenin ve çözmenin yolu ve yöntemi nedir açıkçasıbilemiyorum. Zaten bunun bir yolunu bulmak benim işim de değil. Ben yalnızca insanların nasıl yaşarlarsa mutlu olurlar kısmını bulmaya çalışıyor, bunu istiyorum. Yegâne sorumluluğum bir insan olarak insanların mutluluğunu istemektir. Bunun yanında insanın yaşamına belli bir uzlaşma ve uyum içinde devam etmesini sağlamaktır. Bunun tersi insanın da bütün canlıların da yaşamları süresince eziyet içinde kalmalarına neden olur.
Neyi ne için yapmaya çalışıyorsunuz. Bırakın insanlar şu kısacık ömürlerinde mutlu yaşayıp mutlu ölsünler.
İnan bana komşun mutsuzsa sen mutlu olamazsın.Komşun fakirse sen zengin kalamazsın.Buna inan…