Yöremizde tarım işi dayıbaşı denilen kişiler tarafından yaptırılır. Dayıbaşının çalıştırdığı işçileri vardır. Çiftçi dayıbaşından işçi ister, dayıbaşı datedarik eder ve bu işçileri çalıştırır. Dayıbaşı çalıştırdığı işçilerden günde 5 TL para alır.
Dayıbaşları ile çiftçiler her yıl bir araya gelerek kadın işçilerin ve erkek işçilerin yevmiyelerini belirlerler.
Bu yıl da yevmiyeleri belirlemek için yine Ziraat Odası Başkanlığı’nda bir toplantı yaptılar. Toplantıya dayıbaşları, üreticiler ve işçilerin yoğun olarak çalıştığı mahalleden iki muhtar katıldı. Katılım yeterli değildi.İşçi yevmiyesi öneri şeklinde belirlendi. Kadın işçiler için günlük 52 TL.Erkek işçiler için ise 65 TL yevmiye verilecekti.
İşçiistirahatler hariç toplam 8 saat çalışacak. Çalışırken de günde örneğin ortalama bir ton domates toplaması gerekiyor.
Toplantıya dayıbaşları daha organize katılmıştı. Önceden anlaşmışlar, birbirlerine daha uyumlu söylem ve savunmalar içindeydiler. Üreticiler adına çoğunlukla Ziraat Odası Başkanı pazarlık yaptı. Başkanın görüşleri çiftçiler tarafından kabul edilen ortak görüş müydüpek çıkaramadım.
Bana göre asıl konular görüşülmedi. Üreticilerin dayı başları karşısında çok belli olmasa da belli bir çekingenlik ve ürkeklikleri vardı. Toplantının sonuna doğru genç bir dayıbaşı toplantıyı özetler biçimde “Biz burada ne konuşursak konuşalım. Araziye inince durum değişiyor. Verilen sözlere ve alınan kararlara uyulmuyor” dedi. Çok doğru söylemişti… Yapılan anlaşmanın uygulama yükümlülüğünü kim alacaktı…
Toplantıda çok basit hususlar çok önemliymiş gibi sunulurken, çok önemli hususlar ise çok önemsizmiş gibi ele alındı.Örneğin kadın işçiile erkek işçi yevmiyesi arasında neden bu kadar büyük bir fark vardı?
Çocuk işçilerin durumu ayrı bir hazin konuydu. Her iki taraf da çocuk işçinin çalışmasını istememekle birlikte zorunlu ihtiyaç oluştuğunda buna ses çıkarmıyorlardı.
İşçilerin çalışma koşulları hiç konuşulmadı. Ulaşım, yeme, içme, dinlenme ortamları, basit temizlik ve wc ihtiyaçları gibi…
Bana göre en önemli konu ürünün gereği gibi toplanmaması, tarlada bırakılmasıydı. Bırakılan ürün milli servetti, sessiz kalınamazdı. Geçen gün bir fasulye tarlası gördüm. Fasulye toplanmış ama ne toplanmış. Çoğu tarlada bırakılmış. İçler acısı… Böyle bir toplama mı olur? Resmen içim acıdı. Biçerdöver kontrollerinde olduğu gibi bunun da bir yaptırımı olmalı.
Ürün gereği gibi toplanmayıp içinde taş toprak yaprak gibi yabancı maddeler olduğunda, alıcı bundan fire düşüyor. Düşülen fire üreticiden gidiyor. Oysaki bunun nedeni toplayıcının kendisi. Bana göre bu konunun da ele alınması gerekir.
Çiftçi domatesini toplayacak fabrikadan zar zor sıra almış, kamyon almış domatesini biran önce toplayıp göndermesi gerekiyor. Yoksa domates tarlada eriyecek. Bu durumda ağaçtan adam arıyor. Çocuk-mocuk gözü görür mü? Kim gelirse gelsin bir an önce toplansın da mal fabrikaya gönderilsin. Böyle durumlarda anlaşmaya uymak mümkün mü?
Fasulyenin zamanı gelmiş toplanması lazım yoksa kartlaşacak fabrika almayacak… Bu durumda nasıl arayacaksın kalifiye işçi, nasıl çalıştırmayacaksın çocuk işçi…
Bu olumsuzlukların hepsinin bir çözümü var mı? Elbette var ama konu uzun bu yazının konusu değil…
Çalışanların yüzde doksanı bayan… Bayanlar ürünü toplarken erkekler de toplanan ürünü kamyonlara taşıyorlar.
Suriyelilerin dilinden anlayan ve onları çalıştıranlara çavuş deniyor. Çavuş işi dayıbaşından alıyor. Yani bir Suriyeli çalışırken çiftçi onun da yevmiyesini tam veriyor ama Suriyeli hem çavuşa, hem de dayıbaşına yevmiyesinden önemli bir ücret ödediğinden yok pahasına çalışmak zorunda kalıyor. Bu da ayrı bir sorundu ve üreticiler bu suiistimalden de rahatsızlık duyuyordu.
Üreticiler; ürünün satış fiyatı her yıl düşerken diğer giderlerin belli oranda artması kendilerinisıkıntıya soktuğunu bu gidişle birçok üreticinin üretmekten vazgeçeceğini dile getirdiler.