Cami ile ilgili yazımı şimdilik erteleyerek, din görevlilerinden bahsetmek istiyorum. Din görevlileri içinde de Müftü, Vaiz, Kuran Kursu öğreticisi ve Müezzinliği erteleyerek İmam- Hatiplerden bahsedeceğim. İmam kelimesi “Lider-Önder” anlamına geldiği gibi, camide cemaata namaz kıldırana da “İmam” denilmiştir. Lider anlamında yönetici konumunda olanlar dahi bu sıfatla anılmış, onlara da imam denilmiştir. Cennette Arş’ı Ala’nın gölgesinde gölgelenecek talihli yedi sınıftan biri de “Adil imam” olarak belirtilmiştir.
İslam dininin ilk ve en büyük imamı tartışmasız Hz. Muhammed aleyhisselamdır. O’ndan sonra gelen dört halife de Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali (Allah hepsinden razı olsun) imamdır. Mademki en büyük imam peygamberimizdir, o halde imamların imamı da O’dur. O’nda ve bütün peygamberlerde olan sıfatlar, bu kutsal göreve vekâlet eden imamlarda da olmalıdır.
Bu sıfatlar:
Sıdk (doğruluk), emanet (güvenilir olmak), fetanet (çok zeki olmak), tebliğ, ismet (günahsız olmak).
Evet, İmam “Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayetinin birinci muhatabı olarak doğru insan olmalıdır, yalanın şakasını bile söylememelidir.
İmam emin olmalıdır. Çünkü imanı da, konumu da bunu gerekli kılmaktadır. Kendisinden emin olunmayan kişi bırakın imam olmayı, Müslümanlığından bile şüphe duyulacak kişidir.
İmam akıllı, zeki, hem kendi alanında, hem de toplumla alakalı konularda donanımlı olmalıdır. Yaşadığı toplumun gerçeklerini bilmelidir. Okuduğunu ve dinlediğini doğru anlayabilmelidir. Bu yüzden ahmak, cahil, meczup kişiler imam olmamalıdır.
İmam Allah’ın emirlerini tebliğde titiz davranmalı, Kitap ve sünnette olmayan hurafeleri veya kendi kanaatlerini “Din” diye anlatmamalıdır. Aktif siyasetten uzak durmalı, bir siyasi görüşün temsilcisi gibi davranmamalı, sadece ve sadece dini anlatmalıdır.
İmam aile hayatına ve özel hayatına dikkat etmeli, yanlış anlaşılacak davranışlardan ve ortamlardan, başta sigara olmak üzere kötü alışkanlıklardan uzak durmalıdır. Evet, inancımıza göre “İmam masum” değildir ama bile bile dinin yasaklarını da çiğnenememelidir.
İmam kelimesinin bir başka versiyonu olan “Ümm” (anne) kelimesine uygun olarak, insanlara anne gibi şefkatli ve merhametli olmalıdır.
Tabi ki eli öpülesi saygıdeğer imamların görevlerini yaparken yaşadıkları pek çok sorun var, hepsini anlatmaya bu köşe elbette yetmeyecek ama birazından bahsetmek isterim. Öncelikle eğitim aldıkları Kur’an kursları ve İmam- Hatip okullarında çok ciddi baskı altında yetiştirildikleri, göreve başlayınca da bazı müftülerin baskısı altında kaldıkları için (başka nedenler de var) özgüvenleri ya yoktur, ya da çok azdır.
Resmiyette de hiç yerleri yokken 2010 yılında çıkan “Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat yasası” yla bir kimliğe kavuşmuş oldular. Buna rağmen halen Müftülüğün şoförü ve ya bir başka memur yetkisi olmadığı halde kendini müftü yerinde zannedip camiyi ve kendinden yukarı statüdeki imamı denetleyebilmekte ve mobing uygulayabilmektedir. Camideki cemaat siyaset yoluyla müftüyü de etkileyerek imam üzerinde rahatlıkla baskı kurabilmekte, haklı olduğunu bildiği halde müftü efendi de görevlisine sahip çıkamamaktadır. Derneği olan camilerde de dernek yönetici ve üyeleri kendini imamın amiri gibi görmekte, imamlara zulmetmekteler.
Diyanet sendikası olarak hizmet eden bazı sendikalar da din görevlisinin önünde çok ciddi bir sorun olarak durmaktadır. Bir takım sendika mensupları sahip oldukları imkânları din görevlisine karşı (bazı müftülere dahi) tehdit ve baskı aracı olarak kullanabilmekteler. İmamların sorunları bununla bitmez ama benim yerim bu kadar müsaade ediyor. Bu vesileyle doğumdan- ölümümüze kadar hayatımızın her anında yanımızda olan Din görevlilerine duacıyız iyi ki varsınız. Görevinde olanlara Allahtan kolaylıklar, ahirette olanlara da rahmet diliyoruz.
Haftanız kutlu olsun muhterem hocalarımız…