Cehalet ise, ilmin zıddı, bilmeme halidir. Her bilmeyene de cahil denilmez.
İnsan bildiklerinin âlimi; bilmediklerinin cahilidir. İslam dini, kendinden önceki birçok kelimeye farklı anlam yüklediği gibi “cehalet” kavramına da bilinenden başka bir anlam yüklemiştir.
Örneğin, okuma- yazma bilmeyen, mektep- medrese görmeyene cahil değil, ümmî denir.
Ümmî, kelime anlamı itibarıyla “ümm” Arapçada, anne; ümmî ise, anneden doğduğu gibi, tahsil ve eğitim almamış anlamında bir kelimedir.
Peygamber efendimiz de ümmîdir.
Kur’an’da buna, yani peygamberimizin önceden hiçbir şey bilmediğine dikkat çekilir. Hatta ümmî olduğu açıkça ifade edilir. O’ nun ümmiliğine vurgu yapılmasının pek çok hikmetlerinden biri, dün olduğu gibi bugün dahi “Muhammed Kur’an’ı kendi yazdı.” diyenlerin iddiasını boşa çıkarmaktır.
Şunu hemen ifade etmeliyiz ki, Hz. Âdem dâhil bütün peygamberlerde bulunması vacip olan sıfatlardan biri de “Fetanet” sıfatıdır. Fetanet, olağan üstü yüksek zekâ demektir. Bu nedenle ahmak, cahil ve meczuplar asla peygamber olamazlar.
Ayrıca, Allah Kur’anda Hz. Adem’e her şeyin ismini öğrettiğini söylemektedir.(Bakara suresi,Ayet, 31)
İnsanlık tarihi boyunca insanlığın kutup yıldızı konumunda olan bu kutlu elçilere “sihirbaz”, “büyücü” demişler ama asla “cahil” diyememişlerdir.
Buna karşılık, onlarca üniversite bitirse bile apaçık hakikatleri göz göre göre inkâr eden birine İslam kültüründe “cahil” denilmiştir.
İslam’dan önce Ebul- Hakem (akıl babası) olarak bilinen Amr bin Hışam, Peygamberliğin ilk yıllarından itibaren iman hakikatlerine gözünü kapattığı için Ebu Cehil (cahilliğin babası) diye tarihe geçmiştir.
Her şeyin dereceleri olduğu gibi, cehaletin de dereceleri vardır.
Cehl-i basit: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmaktır. Bu gibi insanların öğrenme imkânı vardır.
Cehl-i mürekkep: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamaktır. Bilmediğinin bilincine ermedikçe öğrenme imkânı yoktur.
Cehl-i Mik’ap: Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen ama en doğru bildiğini iddia eden, katmerli câhil. Üç boyutlu cehalet, yani derinliği olan cehalet. Bilmediği halde, kendini biliyor kabul etme halidir. Yani, yanlış bilgisini ilim sanmaktır. Bırakınız bir şey öğrenmeyi iddialı olduğu konuda bile kendisine bir şey öğretmek mümkün değildir.
Birincisinin tedavisi kolay, ikinci ve üçüncüsünün tedavisi hayli zordur. Çünkü böyleleri hem bilmiyorlar, hem de bilmediklerini bilmiyorlar.
Cehaleti bir hastalığa benzetirsek;
Cehl-i mürekkep ve cehl-i mi’kab; ölmek üzere olan bir hastanın kendisini sağlıklı zannetmesi halidir. Kendini hasta görmeyen, doktora gitmez. Verilen ilaçları da kullanmaz. Artık, bu hastanın tedavisi oldukça zor, belki de imkânsızdır.
Allah’ım, insanlık ailesinin koyu bir cehalet yaşadığı “modern cahiliye” çağında bizleri cahillikten ve cahilliğinin farkında olamamaktan sen bizleri ve bütün inanmışları koru, âmin…