Nevzat Karataş

Garip İsmail

Nevzat Karataş

Bildiğimiz kadarıyla Garip İsmail amca gücü yettiği yıllarda köyde ileri gelenlerin tarlalarında ırgat olarak çalışır geçimini sağlardı. İlerleyen yıllarda artık bu ırgatlık işlerini yapamaz hale gelince geçinmekte zorluk çekmeye başlamış.

Allah’tan gayri kimsesi yok gibiydi. Onun için herkes ona Garip İsmail derdi. Geçmişine ait bir şey anlatmazdı. Komşu köyden bazı yaşlılar, onun oğlu, kardeşi ve kardeş çocuklarının olduğunu söylerlermiş. Ama ne arayan ne de soran olmamıştı, zaten evi de yoktu. Köyün hemen dışında tepenin yamacına taş ve topraktan küçük bir kulübe yapmıştı. Bazı geceleri hiç ışığı yanmazdı. Her tarafta elektrik vardı ama onun kulübesinde yoktu.

   GARİPTİ AMA VAKARLIYDI

Garipti ama gururluydu. Kimseden bir şey istemezdi. Israrla verenlerden de yüzünü kaçırarak alırdı. Konu komşunun verdikleriyle geçinip gidiyordu. Tek geliri üç beş kuruş yaşlılık maaşıydı. Köyün en çok tanınan simasıydı. Çünkü ilerleyen yaşına rağmen sabah ve yatsı namazları dâhil hep camiye gelirdi.

Rahatsızlandığında muhtar onu devlet hastanesine götürdü. Muayene ve tahlil yapmışlar. Yatması gerekir demişler. Birkaç gün yattı. Sonra bir ikindi vakti öldü haberi geldi. Cenazesini hastaneden alacak kimse yoktu. Muhtarla imam bir iki komşuyla gitmişler. Zaten gidenler de hemen hepsi yaşlı kimseler olduğundan cenazeyi taşımada oldukça zorlanmışlar.

Belediye bazı masraflarını karşılamış. Köylülerde onu köyün mezarlığına defnetmişler. Köylüler “Öldü de kurtuldu” diye ölümü onun için bir kurtuluş olarak görüyorlar.

Ölümünden sonra muhtar bir muziplik yapmış. Gazeteye “Garip İsmail arkasında büyük bir…..” bırakarak aramızdan ayrıldı.” diye bir ilan vermiş. Nokta nokta bölümü miras diye düşünen bir sürü insan “O bizim akrabamızdı.” Diye köye gelmeye başlamışlar. Bazıları nüfus müdürlüğünden nüfus kayıt örneği bile çıkarmışlar.

İmamı ve muhtarı kenara çekip “ Üzerinden neler çıktı. Ne kadar para çıktı?” diyenler bile varmış. Hatta bazıları işi o kadar ileri götürmüşler ki, köyün dışındaki kulübeyi dahi “Belki parasını buraya saklamıştır.” Diye yıkıp dağıtmışlar.

“Menfaat denen duygu bir yumurta için komşunun evini yaktırır.” Derler. El hak! Doğrudur. İnsanlar küçücük bir menfaat için olmadık şeyler Yapabilyor. Büyük menfaatler için neler yapabileceklerini varın siz düşünün.

  HER ŞEY BİR YEREKADAR

Menfaatler araya girmese her türlü olayı daha net yorumlar ve sorgularız diye düşünüyorum. Bazen küçük bir dünya menfaati için bile insanlar akıl almaz konuşmalar yapabiliyorlar. Menfaatini düşünmeyen yoktur. Ama her şey bir yere kadar. O yer Allah’ın sınırı olmalıdır diyorum.

Her neyse biz hikâyemize dönelim. Köyün imamına Garip İsmail’i sordum “Nasıl tanırdın” diye. Dedi ki, ben peygamberimizden bir haber okudum. Diyordu ki “Ümmetimden yatsı ve sabah namazına cemaate devam edenlerin imanından şüphe etmeyiniz. Çünkü bu iki namaz Münafıklara zor gelir.”

Garip amca bu namazlara devam ederdi. Umuyorum ki affedilenlerden olacaktır. Dünya menfaati bakımından bir şeyi yoktu ama ahrette kazananlardan olur inşallah. Ve devam etti “Garip amca bir isim bıraktı köyde. Şimdi onun evinin olduğu semte “Garibin tepe” diyorlar.

Rabbim dünyada güzel bir isim bırakarak gidenlerden eylesin. Hayırlı cumalar.

Yazarın Diğer Yazıları