Süleyman Ağabey ticaretle uğraşmasına rağmen kendini yetiştirmiş, dünyada olup bitenleri yakından takip eden, olayları çok iyi okuyan kültürlü biriydi. Olayları sorgulaması ve düşüncelerini içtenlikle dile getirmesi gerçekten hoşuma gidiyordu.
Ülkenin durumu hiç iç açıcı değildi. Devlet vergi toplayamıyor, aylık enflasyon yüzde on’un üzerinde seyrediyordu. Durumdan toplumun her kesimi şikâyetçiydi. Hatta devletin bakanları bile fakir fukaranın çaresizliğinden, çekinmeden bahsediyorlardı.
Yine bir Cuma günü onların sohbetine katıldım. Süleyman Ağabey sipariş listesini tezgâhtara verip hazırlamasını söyledi. Kendisi de “Çayları söyleyin” deyip, İsmail Beye ülkenin bu çıkmazdan nasıl kurtulabileceğini anlatmaya başladı. Konuşmasının özünü doğruluk oluşturuyordu.
KUYRUKSUZ
Şöyle diyordu Süleyman Ağabey: “Her fert A’dan Z’ye doğru olmalıdır. Manavı, kasabı, sarrafı, fırıncısı, kahvecisi, lokantacısı, dolmuşçusu, herkes ama herkes doğru olmalı. Manav bire alıp üçe satarsa, Kahveci bin çay satar yüz çay sattım derse, sarraf her gün milyarlık satar, bir kuruş bile fiş kesmezse, fırıncı on bin ekmek satar beş yüz tane gösterirse bu ülke nasıl düzelir?”
Söyledikleri hakikaten bire bir doğruydu. Belki de doğru olmalarından dolayı u konuşmalar hoşuma gidiyordu. Sohbetin tam ateşli yerinde Tezgâhtar “Süleyman amca makaralar kuyruklu mu olsun, kuyruksuz mu?” diye bağırdı. Süleyman Ağabey “Kuyruksuz olsun kuyruksuz” dedi. Kuyruk diye “KDV” yi kastediyorlardı.
İsmail Bey, “Süleyman bey oldu mu şimdi. Bir taraftan dürüstlükten, herkesin dürüst olmasından bahsediyorsun. Diğer taraftan KDV istemiyorsun, faturaya girmesin diyorsun.” Diye itiraz edince Süleyman Ağabey şöyle devam etti:
DÜRÜST OLALIM DA..
“İsmailciğim! Dürüst olmalıyız derken, aptal olalım demiyorum.” Deyince İsmail Bey “Ben bu işi anlamadım.” Dedi Süleyman Ağabey, “Bak anlatayım” dedi.
Şimdi sen bu makaraları müşterilerine KDV siz veriyorsun. Ben de KDV siz istiyorum. Sen şimdi bana demek istiyorsun ki “Herkes sahtekârlık ediyor, sen dürüst ol, KDV li al.” O zaman ben ya aptal olmalıyım ya da ticareti bırakmalıyım. İsmail Bey “Esteğfirullah Abi “ diyecek oldu, Süleyman ağabey, “Evet, aynen öyle “ dedi ve devam etti,
Bu makarayı benim karşımdaki rakibim, KDV siz elliye alır, eeli sekize satar yüzde yirmi kazanır. Ben dürüst olayım diye, KDV li elli sekize alıp, yetmişe satsam bir ay sonra iflas ederim. Çünkü müşteri aptal değil piyasayı kontrol ediyor. Üstelik benim müşterilerim genellikle eşim dostumdan oluşuyor. Eşimi dostumu kaybetmemde cabası” dedi ve devam etti “Bir fedakârlık yapılacaksa top yekûn yapılmalı” diyerek sözünü bitirdi.
Bu gün dünya ticareti üzülerek söyleyelim ki, anlatmaya çalıştığımız şekilde yapılıyor. Dürüst olmaya kalkışmak Aptallık olur. Rakip oyunu asker potini ile oynuyorsa siz kramponla oynayamazsınız. Oynarsanız neticesi bellidir.
Doğrular ancak güçlüler tarafından dile getirilebilir. Güçsüzseniz ne kadar haklı olursanız olunuz haklı olmanız bir şey ifade etmiyor. Rabbim haklı olduğumuz kadar güçlü olmayı da nasip etsin. Hayırlı cumalar.