Nevzat Karataş

Üzülüyoruz ama belli etmeyelim

Nevzat Karataş

Öncelikle velilerimize sakin olmalarını, düşük notlarla gelen çocuklarına karşı, sakin olmalarını tavsiye ederim. Dört aylık bir sıkıntının ardından, elinde başarısız bir karne ile eve gelen bir çocuğun anne babasını sevindireceğini elbette düşünmüyorum. Anne, baba elbette üzüleceklerdir, sevinmeleri  beklenemez. Sabır ve metanetle, ölçülü davranmanın da anne babaya çok yakışan bir davranış olacağına inanıyorum.

Senelerdir çocuklarla haşır neşir olan birisi olarak şunu kesin olarak söyleyebilirim. Zayıf notlarla eve dönen her öğrenci, daha karnesini almadan onun üzüntüsünü yaşamaya başlıyor. Notlarının çetelesini tuttuğu için başına geleceklerden haberi var. Bu üzüntüsünü bazen başını önüne eğip uzun uzun düşünerek bazen de gizli gizli ağlayarak bastırmaya çalışıyor.

       HERKES BİRAZ HAKLI

Demek istiyorum ki, çocuklar karnelerinin başarısız olmasını istemiyorlar. Anne ve babalarının üzülmelerinden de mutlu olmuyorlar. Fakat ellerinden daha da fazlası da gelmiyor.

Çocuklarımızın başarısız oluşları genel olarak ilköğretimden kaynaklanıyor. İlköğretimin konularını kavrayamayan öğrenci ikinci kademede bocalıyor. Liseye gelince de tamamen tökezlemeye başlıyor. Çünkü ders öğretmeni eski konuya dönemiyor. Zira önünde,  işlemesi gereken bir program var. Artı sınıfın tamamı başarısız değil. Başarısızlarla uğraşması başarılı olanlara haksızlık olacak.

Dolayısıyla çocuk istese de başarıyı yakalayamıyor. Yapabileceğini yapıyor. Mesela verilen ödevi yazıp geliyor, çünkü yazmayı biliyor. Yani çocuk kötü niyetli değil. Konuyu anlamıyor. Bu defa sağındakini, solundakini rahatsız etmeye başlıyor, konuşuyor. Öğretmen ikaz ediyor, bu defa sınıfın huzurunu bozan öğrenci damgasını yiyor. İdare haklı olarak veliyi uyarıyor. Veli de öğrencisine karşı olumsuz olarak bileniyor.

Günler günleri kovalıyor, hafta sonu, aysonu, yıbaşı derken kaçınılmaz son geliyor. Çocuğun elinde zayıflarla dolu bir karne evin yolunu tutuyor. O akşam ev,  matem evi gibi. Herkes duvarlara bakıyor. Şayet makul davranmazsak her dönem sonu duvarlara bakar dururuz.

     HER ŞEY BİTMİŞ DEĞİL

Kızmak, sinirlenmek, çocuğu hırpalamak, başka çocuklarla karşılaştırmak çözüm olmayacaktır. Başarısız bir yarı dönem her şeyin sonu değildir. Her şey bitmişte değildir. İkinci döneme başlamadan çocukla yapıcı konuşmalar yapılmalı, problemleri dinlenmelidir.

Bundan sonrada okulla mutlaka irtibat kurulmalı, sınıf öğretmeni ve rehber öğretmen ile sık sık konuşulmalıdır. Onların tavsiye edeceği, okullarda düzenlenen ücretsiz kurslara katılımı sağlanmalıdır. Bu arada en küçük bir başarı birkaç övücü ve tatlı sözle de desteklenmelidir.   Bahsedilen konularda ısrarcı olunmalı, çabuk pes edilmemelidir.  Zannediyorum başarı yavaş yavaş gelecektir. Başarısızlığın tamamını öğrenciye yüklemek haksızlıktır diye düşünüyorum. Unutmayalım bu çocuklar bizim çocuklarımız. Onlar hırpalanmayı, azarlanmayı değil, övülmeyi ve sevilmeyi bekliyorlar. Çözüm de ancak böyle olacaktır. Çünkü zirvelere, ısrarlı çalışma ve sabırla çıkılır. Hayırlı cumalar.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları